Yaşanan travmalar, stres hormonu kortizonun salgısını artırır.
+ Baba, beni neden öldürdün?
- Ben, seni öldürmedim kızım!
+ Hayır, baba, arabayı aşağıya doğru yuvarladın, beni de annemi de sen öldürdün!
- Benim hiçbir suçum yok!
+ İlaçlarını kullanmadın, bizi bilerek ölüme ittin.
Âdem, uyanır uyanmaz ilaçlarına sarıldı. Artık hayatının işkenceden bir farkı kalmamıştı. O kadar fazla kâbus görüyordu ki, uyumaktan korkar olmuştu. İlaçları yüzünden yemeklerden tat alamıyordu. Kapana kısılmıştı.
*
Mahallenin delikanlısı Mert, çocukları çevresine toplamış, küçüklükte yaptığı kavgaları anlatıyordu. Mert mahallenin racon işlerine bakıyordu, kavga olursa en önde kendisi giderdi, arkadaşlarının bir sıkıntısı olursa elinden ne geliyorsa yapardı. Mahallenin çocuklarını kendi kardeşi gibi severdi, en çokta Emre’yi. Mert kendi kavga hikâyesini bitirdikten sonra elindeki tesbihi parmak aralarından geçirerek "kadın dediğin böyle olacak " "erkek dediğin şunları yapamaz " diyerek toplumun belirlediği ahlakı çocuklara anlatmaya başladı. Uzaktan Oğuzhan’ı görünce seslenerek el işaretiyle yanına çağırdı daha sonra arkadaşlarına Oğuzhan’ı göstererek “İşte karşınızda okulun en platonik aşığı, acıların çocuğu, Oğuzhan.” diyerek esprisini yaptı. Oğuzhan, çocukların alaycı gülmelerine aldırmadan herkesle selamlaştı.
- Kaç gündür ortalıkta yoksun lan hayırdır?
+ Sabah akşam çalışıyorum, o yüzden yokum.
- Ben, Pelin’in ölümüyle alakalı olduğunu düşünüyordum.
+ Anlamadım.
- Nasıl anlamazsın? Hatırlasana, bana Pelin’i sevdiğini söylüyordun, bir türlü açılamıyordun ya
+ Kaybetmekten korkuyordum.
- Ha siktir lan oradan, ulan klişeni siksinler, açık açık konuşsana, desene “ya bana hayır derse, rezil olursam.” diye korkuyordun. Ulan sen hayatın boyunca hep korktun, bir kez kavga ettiğini görmedik bu mahallede, hep dayak yedin. Korkaksın oğlum, kabullen artık.
+ Bunları söylemek için mi çağırdın buraya?
- Yok, başka şeyler varda, işlerinden zaman bulursan oturup bir yerde güzelce konuşuruz, burada herkesin içinde konuşmak ayıp olur.
+ Boş boş şeyler anlatacaksın yine, sizin gibi saatlerce oturup, o’nun bunun gıybetini yapamaya zamanım yok.
- Ben kimsenin gıybetini yapmam Oğuzhan, Ağzından çıkan lafa dikkat et! Söylenmesi gereken bir şey olursa direk yüzüne söylerim, hatta senle ilgili bazı şeyler söylüyorlar da senden habersiz onlarla uğraşıyorum. Sen sabah akşam rahat çalışasın diye.
Oğuzhan hiçbir şey söylemeden öylece ayrıldı.
İki seçeneğiniz vardır.
Ya korkularınızın peşinden gidersiniz, ya da korkularınız peşinizden gelir.
Aslında Oğuzhan, Pelin’i sevmiyordu, sadece arkadaşlarından gay olduğunu saklamak için söylediği bir yalandı. Mert'in söylediklerine pek aldırış etmeden, iş yerine doğru yürümeye başladı. Âdem arabasıyla giderken, Oğuzhan’ı görünce, arabayı yanına sürerek, camı açtı.
+Oğuzhan, işe mi gidiyorsun?
- Evet, abi.
+ Atla o zaman.
Oğuzhan hemen koşarak Âdem'in arabasına bindi.
- Abi ne iyi senle karşılaştım, yürüyecek halim yoktu valla.
+ Çok mu çalışıyorsun?
- Köpekler gibi abi, grafik tasarımı okuyorum, bitirmeme az kaldı. Biraz para toplamak için de süpermarkette çalışıyorum. Çok yoruluyorum ama ne yapacaksın abi, çalışmak zorundayız.
+Aynen öyle Oğuzhan
Oğuzhan kafasını dönüp arka koltuğa bakınca dağınık kâğıtlar dikkatini çekti.
- Bunlar ne abi, kitap falan mı yazıyorsun?
+Yarım kalmış bi’ hikâyem var, o’nu yazmaya çalışıyorum, dün camları açınca rüzgâr hepsini dağıttı, gel şimdi onları sayfa sayfa topla.
-“Yarım kalmış bi’ hikâye” güzel ismi varmış.
+Yok lan, ismi o değil, öyle isim mi olur, işte bitiremedim anlamında söyledim.
- Anladım abi, bence “yarım kalmış bi hikâye” ismi de güzel.
+ Tamam. Bitireyim, senin hatırın için ismini öyle koyarım.
Âdem sözünü bitirdikten sonra Oğuzhan’a bakınca, kemerini takmadığını fark etti.
+Oğuzhan kemerini neden takmadın?
-Abi boş ver ya, bir şey olmaz bana, sen yoluna bak.
+Tamam Oğuzhan öyle olsun.
Adem gülümseyerek arabayı daha hızılı sürmeye başladı.
Oğuzhan hemen endişelenmeye, korkmaya başlamışdı.
- Abi, sence hızlı gitmiyor muyuz?
+ Yok!
- Abi ne olur biraz yavaşla, bak kaza falan yaparız, acelem yok zaten.
+Bir şey olmaz sana Oğuzhan, merak etme!
- Abi durdur arabayı gözünü seveyim, kesin kaza yaparız.
Âdem, bir anda frene bastı, bir yandan eliyle, Oğuzhan kafasını cama çarpmasın diye yakasından tuttu.
+ Hem ölümden korkuyorsun, hem de kemerini takmıyorsun, kaza yaparsak ne olacağını tahmin et bakalım. İç organların parçalanması, iç kanama, beyin kanaması, akciğerin yırtılması, kurtulma ya da sakat kalma şansın %70, hissedeceğin acı oranı %40. Bunları göze alacak yürek var mı sende?
Oğuzhan, kısık sesle “haklısın abi, özür dilerim.” diyerek kemerini taktı.
Uzun bir’ sessizlikten sonra Oğuzhan, konuşmaya başladı.
-Abi şimdi düşündüm de çok doğru söylüyorsun, düşünsene kaza yapsaydık, böyle araba havada taklalar atsaydı, kesin ölürdüm değil mi? Ama sen kemeri taktığın için sağ kalırdın, en fazla ufak yara alırdın, benim için üzülür müydün abi? Ben olsaydım vicdan azabından kesin ölürdüm.
"Hayır baba, arabayı aşağıya doğru yuvarladın, beni de annemi de sen öldürdün!"
Âdem'in sağ eli, istemsizce titremeye başlayınca Oğuzhan'a bağırarak, arka koltuktaki kırmızı şişedeki ilacını vermesini istedi. Oğuzhan, neden bi’ anda bu kadar sinirlendiğini anlamamıştı. Âdem, ilacı atınca sakinleşmeye başladı.
+ Özür dilerim, Oğuzhan. Bu aralar hiç iyi değilim, sana da bağırdım falan.
- Yok abi, anlıyorum.
+Ya ben evde bi’ şeyi unuttum, seni burada bıraksam olur mu?
-Tamam, abi, hiçbir sıkıntı yok, burdan yürüyerek giderim zaten.
Oğuzhan arabadan indikten sonra
Âdem, hayatını kabusa çeviren hatıralarla baş başa kalmıştı.
Eve gidib dinlenmek isterken eski çocukluk arkadaşı Batuhan aradı. Telefonu açmak istemiyordu ama Batuhan'ın defalarca arayacağını bildiği için açmak zorunda kaldı.
+Efendim.
- “Efendim”ini yesinler, kibar abim benim, şimdi abim ben yemek için bi’ kafeye girdim, garsondan ismini sorayım, abidik gubidik isim koyuyorlar anasını satayım akılda kalmıyor, ha şeymiş Agrilia Cafe, abi buranın ıstakozları meşhurmuş, atla arabaya gel. Baştan şöyleyim hesabı ben veriyorum
+Batuhan sen hayatında ıstakoz mu gördün?
-Abi, görmediğimiz için gidiyoruz işte. Hem böylece ağız tadımız zenginleşir.
+Batuhan, ben vejeteryen oldum. Et falan yemiyorum.
-Abi, ne zamandan beri et yemiyorsun sen, nasıl yaşıyorsun öyle?
+Çorbayla, sebzeyle idare ediyorum. Hem yaş 40. Dayandıktan sonra insan hiçbir canlıya zarar vermeden çıkıb gitmek istiyor.
-Abi 40 yaş nedir ki, sende hemen kendini yaşlandırdın. Yalnız yaşadığın için böyle düşünüyorsun. Gel beraber muahbbet edelim, iki kahkaha patlatalım, bak gör nasıl gencleşiyorsun.
+Benim halim'de yok Batuhan. Eve gidiyorum şimdi. Başka zamana kalsın.
-Abi, ne diye eve gidiyorsun ki, buraya gel, bi’ güzel yemek yeriz, üzerine gıybet yaparız bi’ şeyin kalmaz valla.
+Batuhan, sahiden kötüyüm. Ne olur başka zamana kalsın.
-Abi, ne zaman arasam, kötü olduğunu söylüyorsun zaten. Bir haftadır iyleşemedin gittin. Ben, o zaman size geliyorum.
+Gelme Batuhan gelme! Ben yalnız kalmak istiyorum.
-Abi, yalnız kalınca iyi mi olaçaksın?
Bir şeye ihtiyacın varsa çekinme söyle..
+Allah belanı vermesin Batuhan. Bi' rahat bırakmadın beni. Sen o kafenin yerinin konumunu bana at, ben geliyorum. Sen gelme!
-Şimdi atıyorum abim. Sen gel buraya, iki lafın belini kıralım, bak bakalım eskisi gibi olaçak mısın.
Âdem, kafeye girer girmez sıkılmaya başlamışdı, havalı gösterişli yerleri asla sevmezdi. Batuhan, cam kenarından yerini almış Âdem'i bekliyordu, uzaktan Âdem’i görünce ayağa kalkarak eliyle Âdem’e burada olduğunu işaret etti. Selamlaşıp Sarıldıktan sonra, muhabbet etmeye başladılar.
- Abi ne iyi ettin de geldin.
+ Oğlum daha sakin ne bileyim, bize uygun yer seçemez miydin, bak burası pahalı bi’ de. Yemekten sonra bulaşık yıkamak zorunda kalmayalım.
- Abi o kısmına karışma, rahatına bak, bi’ de benim hanım mesaj atmış “Neredesin?” diye.
+ Konuş istersen.
- Yok, abi, ben mesaj attım “Âdem’le beraber yemek yiyorum, 1 saate gelirim." diye bi’ de benim hatırım için resmini çeksem olur mu, inanmaz şimdi
+Tamam Batuhan, çek hadi.
Batuhan yemekle beraber Âdem’i kadraja alarak resmini çektikten sonra hızlı bir şekilde mesaj yazmaya başladı, Âdem, kendini tutamayıp gülümseyerek Batuhan’ın mesajını bitirmesini bekledi
- Neye gülüyorsun abi?
+Şu haline Batuhan, kılıbık olmuşsun kendinden haberin yok. Birde bana yardım etmek istiyorsun. Oğlum ilk önce senin yardıma ihtiyacın var.
Âdem’le Batuhan muhabbet ederken, garsonlar masayı donatmaya başlamıştı.
Yemekler masaya koyulduktan sonra Adem kendi corbasını önüne koyarak yemeye başladı. Daha sonra Batuhan'ın hiçbir şey yemeden, hüzünlü bir şekilde ıstakozlara baktığını gördüğünde şaşırdı.
+Batuhan neden bir şey yemiyorsun?
- Abi, sen et yemediğini söyledin ya, ben biraz garip oldum. Misal şu ıstakozlar abi, arka tarafta kaynatılarak canlı canlı pişirildiklerini biliyoruz ama masaya koyulunca bu bilgiyi görmezden geliyoruz.
+Ulan sanki koyunlara boyun masajı yaptıktan sonra kesiyorlar. Ye oğlum yemeğini! Abuk subuk konuşma.
- Abi, sen et yemediğini söyledin ya, ben biraz garip oldum. Misal şu ıstakozlar abi, arka tarafta kaynatılarak canlı canlı pişirildiklerini biliyoruz ama masaya koyulunca bu bilgiyi görmezden geliyoruz.
+Ulan sanki koyunlara boyun masajı yaptıktan sonra kesiyorlar. Ye oğlum yemeğini! Abuk subuk konuşma.
-Abi sen empati kurmuyorsun ya, o yüzden böyle rahat konuşuyorsun. Ama en doğrusunu sen yapıyorsun abi, insan empati kurduğu zaman...
+Şu tuzu uzatsana Batuhan
-Al abim. İnsan diyorum, empati kurduğu...
+Sezar salatasından yiyeçek misin Batuhan?
-Yok abi, istediğin kadar ye.
+O zaman ben tabağıma iki kaşık çekiyorum, olurda ıstakozun tadın beğenmezsen hepsini sen yersin.
-Allah razı olsun abim. İnsan diyorum,
empati kurduğu zaman da bütün mutluluğu uçub gidiyor. Orta yolu yok mu bunun abi?
+Şu tuzu uzatsana Batuhan
-Al abim. İnsan diyorum, empati kurduğu...
+Sezar salatasından yiyeçek misin Batuhan?
-Yok abi, istediğin kadar ye.
+O zaman ben tabağıma iki kaşık çekiyorum, olurda ıstakozun tadın beğenmezsen hepsini sen yersin.
-Allah razı olsun abim. İnsan diyorum,
empati kurduğu zaman da bütün mutluluğu uçub gidiyor. Orta yolu yok mu bunun abi?
+Orta yolunu bilmiyorum ama Sokrates'in şöyle bi’ sözü var "kesinlikle evlen, eşin iyiyse mutlu, kötüyse filozof olursun.” Senin eşin galiba kötü çıkmış, baksana bi’ ıstakozdan ne kadar anlamlar çıkardın, sahi evliliğin nasıl gidiyor?
- İyi desem değil, kötü desem gönül razı olmaz. Didem, sabah akşam erkek çocuk istiyorum diye tutturmuş. Diyorum ki bi‘ tane kızımız var, neyine yetmiyor ama yok, yemin ederim en son ne zaman seviştiğimizi unuttum, her gün çocuk kavgası.
+ Kadınlar neden erkek çocuk ister biliyor musun? Erkek çocuk olunca, kadın kendini güvende hisseder, kocasının tamamen evini bağlanacağına inanır.
- O yüzden durmadan "erkek çocuk yapalım.” diye kafamın etini yiyormuş.
Bak şimdi her şeyi anlamış oldum.
Abi peki senin hayatın nasıl gidiyor? Meryem'in hediye ettiği eve alışa bildin mi?
+Hediye ev olurda, alışılmaz mı Batuhan? İnsan kira borclarından kurtulduktan sonra kaldığı yer kümes bile olsa, saray gözüyle bakıyor.
-Doğru söylüyorsun abi. İnsan bir eve sahip olduktan sonra birde kendisi gibi bir eş bulursa, hayatı cennet olur.
Batuhan konuyu evliliğe getirince Adem'in yüz ifadesinin değiştiğini gördü.
- Abi, bana kızacaksın ama hazır evin varken, birde bunun üzerine güzel eş bul kendine. Bir güzel düğününü yapalım. Olsun bitsin bu iş.
+Yok Batuhan, ben ikinci defa birinin hayatını mahvedemem.
- Yine o olay değil mi, ya abi kazaydı işte, bu kadar kendini suçlama, bak hayatın devam ediyor. Çok üzülüyorsun biliyorum ama yapacak bi’ şey yok.
+Tamam Batuhan kapatalım konuyu, Ben kendime geliyimde başka hiçbir şey istemiyorum.
- Bir şeye ihtiyacın olursa abi çekinme söyle, bu arada Didem mesaj atmış, 15 dakikaya evde olmamı söylüyor.
+ Tamam, şu yemeklerimizi yiyelim gideriz. Ulan senin bu halin'de ne olacak?
-Bir tane erkek çocuğum olsun, bakalım o zaman da böyle konuşaçak mısın?
+İnşallah olur.
Yemekler yeyildikten sonra Batuhan ayağa kalkarak, hesabı ödemek için kasiyerin yanına gitti. Adem dışarı çıkarak, Batuhan'ın hesabı ödemesini bekledi. Uzaktan Batuhanın koşarak geldiğini görünce, gülmemek için kendini zor tutuyordu.
+Bulaşıkları iyice yıkadın mı Batuhan?
-Kol gibi bir fiyat girdi abi, hiç sorma.
Adem Batuhan’ı arabasıyla evine bıraktıktan sonra kendi eve doğru yola koyuldu.
*
Betül, koltukta oturarak pencereden dışarı bakıyordu. Çok yorgundu, evden benzin kokusun çıkarmak için çok uğraşmıştı.
İçinde yıllarla beslediği korku, kocasının ölümüyle beraber yok olmuştu. Betül, korkuyla yaşamanın, ne kadar kötü bir şey olduğunu anlamıştı. Sabrederek korkularını yenemeyeceğini, tam aksine sabrederek daha da büyüttüğünü ve böylece hayatını mahvettiğini yaşayarak öğrenmişti. Dün akşam katil, koçasını öldürmeseydi eğer,
kocasıyla berebar kendisi'de ateşler içinde yanarak ölecekti. Hayat, ikinci bir şans vermişti ve bu şansı iyi değerlendirmesi gerekti. Betül artık, hayata korkuyla değil, Umutla bakıyordu.
Masanın üzerinden cep telefonunu götürerek Murat beyi aradı. Âdem'in komisere neler anlattığını çok merak ediyordu.
- Alo... Alo Betül Hanım siz misiniz?
Betül konuşmaya nasıl başlayacağını bilmiyordu, öksürerek sesini dizginledikten sonra konuşmaya başladı.
+ Evet, benim Murad Bey, kocamın katiliyle ilgili soru soracaktım, bulabildiniz mi?
-Hayır, Betül Hanım maalesef...
En son biliyorsunuz üst komşunuz Âdem’i konuşturduk, o da "bilmiyorum " söyledi, hem bu kadar kolay buluna bilineceğini sanmıyorum, zaman alır böyle işler, sakın korkmayın, cep telefonunuzu her zaman yanınızda taşıyın. Şüphelendiğiniz birini görünce hemen bizi ararsınız.
Betül, kafasında ki, sorular yüzünden bir anlığın dalmıştı, hemen kendisini toparlayarak "Teşekkür ederim Murad bey " diyerek telefonu kapattı.
Pencereden dışarıya bakarken Âdem'in arabasıyla geldiğini gördü.
*
Âdem, arka koltuktan yarım kalmış hikâyesini alarak sayfalarını toparlamaya başladı, tam o sırada bi’ kadın camı iki kere tıklattı, Âdem, dışarının karanlık olması nedeniyle kadının yüzünü tam net olarak göremiyordu, merak içinde, camı açtı. Kadın camdan elini sokarak kapıyı açtıktan sonra ön koltukta oturdu. Âdem, şaşkın bi halde kadını izliyordu. En son dayanamayıp sinirli bi’ şekilde konuşmaya başladı.
+Tanışıyor muyuz?
Betül, elini uzattı.
-Tanışalım isterseniz, Ben Cafer’in eşiyim. Katilin sizin olduğunuzu biliyorum.
Âdem, hemen arabanın ışıklarını yaktı, Betül, kendinden emin bir halde önünde oturuyordu, Âdem, çekmeceni açarak ilaçlarını almak isterken Betül, "o akşam neler olduğunu anlatacaksın " diyerek Âdem'in elinden tutarak, ilaçlarını almasını engelledi. Adem'in sağ eli titremeye başlayınca, sol eliyle kapıyı açarak kendini dışarı atıb, kusmaya başladı.
Betül, arabadan inerek Âdem’in yanına gidince, diz çökerek kusduğunu gördü. Kusması bittikten sonra sakince yanına yaklaşarak "İyi misin “diye sordu. Âdem, kafasını yukarı aşağı yaparak iyi olduğunu söyledi, daha sonra elini Betül'e uzatarak "eve gitmem için bana yardım eder misin? Diyince, Betül, korkusunu yenerek Âdem’in elinden tutarak ayağa kaldırdı. Merdivenleri zar zor çıktıktan sonra, Âdem, gömleğinin ön cebinden anahtarı çıkararak kapıyı açtı.
*
Batuhan, kızı uyanmasın diye kapıyı sakince kapattı, yatak odasında Didem onu bekliyordu, Şimdi durmadan sabaha kadar konuşacak endişesiyle yatak odasına geçerek kıyafetlerini çıkarmaya başladı daha sonra Didem'in yanına uzanarak hiçbir şey söylemeden arkasını dönerek uyumaya başladı
Didem, "aşkım, Âdemle buluşman nasıl geçti " söyledikten sonra Batuhan içinden "Allah’ım hangi günahımın cezasını çekiyorum "diyerek yüzünü Didem'e döndü
+ Aşkım, öylesine buluştuk işte, yemek yedik, yemek resimlerini attım biliyorsun, en fazla 30 dakika muhabbet edip ayrıldık.
- Ne konuştunuz?
+Havadan sudan işte, futbol takımlarından, siyaset haberlerinden falan.
-Senle ve Adem, futbol takımlarından siyasetten konuşdunuz. Batuhan, ben Adem'i senden iyi tanıyorum. Adem'i öldürsen bile asla siyasetten konuşmaz, hatta konuşulan masanın yanına bile yaklaşmaz. Doğru söyle bana, ne konuştunuz?
+Didem, ekmek kuran çarpsın, iki gözüm önüme aksın ki, valla bi' şey konuşmadık. Hem ben, buluşmak istemiyordum ki, evli barklı adamım ben, beni bi' rahat bırak, dedim.
-Öyle mi dedim.
+Valla öyle dedim. Her gün durmadan yemek resimleri atıyordu bana, en sonunda dayanamadım, nefsim çekdi gittim.
Didem "Peki senin nefsin, başka şeyler çekmiyor mu?" Diyerek, elini Batuhan’ın karnından aşağıya doğru götürmeye başladı, Batuhan, bir anda şaşırmıştı, muhabbetin sonunun sevişmeyle bağlanacağını hiç tahmin etmiyordu. "Ya aşkım, seni nefsim nasıl çekmesin" Diyerek, Didem'in dudaklarından öpmeye başladı. Daha sonra dayanamayıp "5 dakika bekle beni aşkım "diyerek çekmeceni açıp koruyucu taktı. Batuhan 2 haftadan uzun bi süre sevişmediği için deliye dönmüştü, Didem in üzerine atlayarak göğüslerini yalamaya başladı, Didem Batuhan’ın şeyine elini uzatınca koruyucu taktığını anladı, sinirli bi şekilde "sen yine koruyucu mu taktın "diyerek Batuhan’ın üzerinden inmesini söyledi.
+Ne oldu ya aşkım yine?
-Hani takmayacaktın şunu?
+Yine döndük dolaştık aynı konuya geldik. Bak aşkım, bir tane kızımız var işte, daha ne istiyorsun?
- Ben, erkek çocuğumuzda olsun istiyorum.
+Sen, iki çocuk büyütmek kolay sanıyorsun galiba, Yağmuru nasıl zorluklarla büyüttük bir hatırla istersen.
-Ya senin bir şey yaptığın mı var, zorluktan konuşana bak ya. Bir kere altını temizlediğin yok, neyin zorluğundan bahsediyorsun?
+Tabi ya benim sabahtan akşama kadar çalışmam sizin için bir önemi yok, Yağmur’a da söylersin baban senin için hiçbir şey yapmadı diye.
Batuhan, yataktan kalkarak, giysilerini giymeye başladı.
-Nereye gidiyorsun?
+Sizin için bir şey yapmıyorum ya, nereye gittiğimi neden soruyorsun ki?
-Batuhan saçmalıyorsun bak, işine gelmeyince kaç hemen.
+Ben, kızımız güzel hayat yaşasın diye bu kadar çalışıyorum, aman ailemiz dağılmasın, güzel bi aile olalım diye uğraşıyorum ama sen bunların hiçbirini görmüyorsun ya, söyleyecek bir şey bulamıyorum sana.
Didemin Batuhan’ı eliyle iterek üzerinden atması ve hiçbir işe yaramadığını söylemesi Batuhan’ın gururuna çok ağır dokunmuştu, kıyafetlerini giydikten sonra sessizce evden ayrıldı.
Didem söylediği sözün hata olduğunu biliyordu, özür dilemek içinden geçti ama egosunu yenemedi öylece Batuhan'ın evden çıkmasını izledi, daha sonra Yağmur korkarak yanına geldi
- Babam nere gitti anne
+Babanın işi çıktı, merak etme, yarın olunca eve döneçek.
*
Betül, evden çıkarak
Âdem’in arabasından ilaçlarını aldı.
Daha sonra eve geri dönerek, araba anahtarıyla beraber, ilaçları masanın üzerine koydu, sonra evi dolaşmaya başladı. Âdem evendeki eşyaları çok düzenli bir şekilde yerleştirmişti,
zaten dağınık olmasını neden olacak çok fazla şeyler yoktu evinde. Salon kısmında tüplü bir televizyonu vardı, yanında birkaç kitap, duvarda sulu boyayla çizilmiş manzara resmi. Dolabında öyle fazla giysisi yoktu, şifonyerin çekmecelerinin içi neredeyse ilaç doluydu. Şifonyerin üzerindeyse
Âdem'in eşi ve kızıyla çektiği resim vardı. Yarım saatin sonunda Adem kendine gelmişti. Betül, Âdem’in uyandığını görünce sakince yanına yaklaşarak konuşmaya başladı.
- İlaçlarınızı arabadan getirdim, isterseniz bir bardak su getiriyim?
+Gerek yok, şimdi iyiyim.
- Arabada ilacı isterken yalan söylüyorsunuz sandım. Çekmecenin içinde başka bi şeyin olduğunu düşündüm sonra çekmeceni açınca öyle olmadığını anladım. Beni de anlayın ne olur, bana zarar verip kaçabilirdiniz de.
+Kaçacak bir yeri olan birine benziyor muyum?
Betül, eliyle şifonyerin üzerindeki resmi işaret etti.
-Aile kaçılacak en güzel yerdir, bakın ne güzel kızınız var.
+Şimdi yok.
-Anlamadım?
+Araba kazasında eşimle beraber kızımı da kaybettim.
Betül, Âdem’in gözlerinin dolduğunu görünce, mutfağa doğru giderek, bardağı su ile doldurdu daha sonra Âdem’e ilacını içmesi için ısrar etti. Âdem, ilacını içtikten sonra aniden kapı zili çalmaya başladı. Betül, endişelenerek Adem'e baktı. Âdem'in kapısı çok nadir hallerde çalınırdı, hele ki bu saatte çalınması neredeyse imkânsızdı. Âdem, sakince kapıya yaklaştı, kapı deliğinden Batuhan’ı görünce içinden derin bi oh çekti, kapıyı azcık açıp Batuhan’a müsait olmadığını söylemeyi düşünüyordu ama Batuhan kapının azcık açıldığını görünce "iyi akşamlar abi "diyerek içeri daldı. Âdem hemen, müsait olmadığını diyerek, Batuhan’a eliyle arkaya doğru itti. Batuhan yerde kadın ayakkabısı görünce "vay seni çapkın abim "diyerek, sırıtmaya başladı. Daha sonra salon kapısından bir kadının geldiğini görünce, hemen kendisine çeki düzen verdi. Adem, eliyle Batuhanı göstererek, " Arkadaşım Batuhan, misafir gelmiş" diyerek, Betül hanımla tanıştırdı. Betül hanım, "hoş geldiniz, ben'de zaten şimdi çıkıyordum" diyerek, ayakkablarını giydi. Batuhan, hemen kapıyı açarak, "İyi akşamlar yenge, yine bekleriz"diyerek, kapıyı kapattı.
Adem, Batuhan'a tekme tokat dalmamak için kendini zor tutuyordu.
+Ne yengesi lan pezevenk!
-Ne oluyor ya abi, ne diye sinirlendin ki, şimdi?
+Lan oğlum, gecenin bir saatinde evime geliyorsun, misafirin önünde beni rezil ediyorsun. Daha ne olsun!
-Abi, ben misafirinin olduğunu bilseydim gelir miydim? Telefonda konuşurken, halinin kötü olduğunu söyledin ya, rahat uyuyamadım, aklım fikrim sende kaldı.
+Batuhan, ben bir haftadır sana halimin kötü olduğunu söylüyorum, senin şimdi mi uykun kaçdı, Yalan söyleme lan bana! Neden geldin?
-Didemle kavga ettik abi.
+Kavga edince de, yeni gelin gibi bana geldin dimi, ohh ne güzel hayat be.
-Hayat asıl sana güzel be abim. Halinin kötü olduğunu söyleyib karı kızlarlar sevişen sensin.
+Ulan, kim sevişiyor lan karı kızlarla?!
-Abi, yeme beni, kurban olayım. Gece saat 12'de çilekli pastanın tarifini mi alıyordun?
+Betül hanım benim en yakın komşum olur, aramızda öyle bir şey yok. Hem sen Didem'le neden kavga ettin ki?
-Lafı döndürüb dolaştırıb yine bana gitirdin ya, helal olsun sana. Abi, ben bu Didem'le bir türlü anlaşamıyorum. "Erkek çocuk istiyorum" diye tutturmuş,
konuşmamızın sonu hep kavgayla bitiyor. Bu akşam'da öyle oldu. O' bana laf soktu, ben de ona lafımı soktum. En son sözümü söyleyib çıktım evden.
+Hani sen'de, erkek çocuk istiyordun, ne oldu lan?
-Abi, son kez şansımı deniyim dedim, o'da olmadı. Zaten merak etme, bu akşamlık kalıyorum sende.
+Tamam, burada kanepede yatarsın işte. Televizyonun sesini fazla açma!
Acıkırsan, sabaha kadar açık olan bakkal var, oradan istediğin ne varsa alırsın. Buzdolabına yaklaşırken görmeyim seni!
-Musluktan su almaya izin var mı peki?
+Ben uyumaya gidiyorum Batuhan, hadi sana iyi geceler.
Betül, koltukta oturarak pencereden dışarı bakıyordu. Çok yorgundu, evden benzin kokusun çıkarmak için çok uğraşmıştı.
İçinde yıllarla beslediği korku, kocasının ölümüyle beraber yok olmuştu. Betül, korkuyla yaşamanın, ne kadar kötü bir şey olduğunu anlamıştı. Sabrederek korkularını yenemeyeceğini, tam aksine sabrederek daha da büyüttüğünü ve böylece hayatını mahvettiğini yaşayarak öğrenmişti. Dün akşam katil, koçasını öldürmeseydi eğer,
kocasıyla berebar kendisi'de ateşler içinde yanarak ölecekti. Hayat, ikinci bir şans vermişti ve bu şansı iyi değerlendirmesi gerekti. Betül artık, hayata korkuyla değil, Umutla bakıyordu.
Masanın üzerinden cep telefonunu götürerek Murat beyi aradı. Âdem'in komisere neler anlattığını çok merak ediyordu.
- Alo... Alo Betül Hanım siz misiniz?
Betül konuşmaya nasıl başlayacağını bilmiyordu, öksürerek sesini dizginledikten sonra konuşmaya başladı.
+ Evet, benim Murad Bey, kocamın katiliyle ilgili soru soracaktım, bulabildiniz mi?
-Hayır, Betül Hanım maalesef...
En son biliyorsunuz üst komşunuz Âdem’i konuşturduk, o da "bilmiyorum " söyledi, hem bu kadar kolay buluna bilineceğini sanmıyorum, zaman alır böyle işler, sakın korkmayın, cep telefonunuzu her zaman yanınızda taşıyın. Şüphelendiğiniz birini görünce hemen bizi ararsınız.
Betül, kafasında ki, sorular yüzünden bir anlığın dalmıştı, hemen kendisini toparlayarak "Teşekkür ederim Murad bey " diyerek telefonu kapattı.
Pencereden dışarıya bakarken Âdem'in arabasıyla geldiğini gördü.
*
Âdem, arka koltuktan yarım kalmış hikâyesini alarak sayfalarını toparlamaya başladı, tam o sırada bi’ kadın camı iki kere tıklattı, Âdem, dışarının karanlık olması nedeniyle kadının yüzünü tam net olarak göremiyordu, merak içinde, camı açtı. Kadın camdan elini sokarak kapıyı açtıktan sonra ön koltukta oturdu. Âdem, şaşkın bi halde kadını izliyordu. En son dayanamayıp sinirli bi’ şekilde konuşmaya başladı.
+Tanışıyor muyuz?
Betül, elini uzattı.
-Tanışalım isterseniz, Ben Cafer’in eşiyim. Katilin sizin olduğunuzu biliyorum.
Âdem, hemen arabanın ışıklarını yaktı, Betül, kendinden emin bir halde önünde oturuyordu, Âdem, çekmeceni açarak ilaçlarını almak isterken Betül, "o akşam neler olduğunu anlatacaksın " diyerek Âdem'in elinden tutarak, ilaçlarını almasını engelledi. Adem'in sağ eli titremeye başlayınca, sol eliyle kapıyı açarak kendini dışarı atıb, kusmaya başladı.
Betül, arabadan inerek Âdem’in yanına gidince, diz çökerek kusduğunu gördü. Kusması bittikten sonra sakince yanına yaklaşarak "İyi misin “diye sordu. Âdem, kafasını yukarı aşağı yaparak iyi olduğunu söyledi, daha sonra elini Betül'e uzatarak "eve gitmem için bana yardım eder misin? Diyince, Betül, korkusunu yenerek Âdem’in elinden tutarak ayağa kaldırdı. Merdivenleri zar zor çıktıktan sonra, Âdem, gömleğinin ön cebinden anahtarı çıkararak kapıyı açtı.
*
Batuhan, kızı uyanmasın diye kapıyı sakince kapattı, yatak odasında Didem onu bekliyordu, Şimdi durmadan sabaha kadar konuşacak endişesiyle yatak odasına geçerek kıyafetlerini çıkarmaya başladı daha sonra Didem'in yanına uzanarak hiçbir şey söylemeden arkasını dönerek uyumaya başladı
Didem, "aşkım, Âdemle buluşman nasıl geçti " söyledikten sonra Batuhan içinden "Allah’ım hangi günahımın cezasını çekiyorum "diyerek yüzünü Didem'e döndü
+ Aşkım, öylesine buluştuk işte, yemek yedik, yemek resimlerini attım biliyorsun, en fazla 30 dakika muhabbet edip ayrıldık.
- Ne konuştunuz?
+Havadan sudan işte, futbol takımlarından, siyaset haberlerinden falan.
-Senle ve Adem, futbol takımlarından siyasetten konuşdunuz. Batuhan, ben Adem'i senden iyi tanıyorum. Adem'i öldürsen bile asla siyasetten konuşmaz, hatta konuşulan masanın yanına bile yaklaşmaz. Doğru söyle bana, ne konuştunuz?
+Didem, ekmek kuran çarpsın, iki gözüm önüme aksın ki, valla bi' şey konuşmadık. Hem ben, buluşmak istemiyordum ki, evli barklı adamım ben, beni bi' rahat bırak, dedim.
-Öyle mi dedim.
+Valla öyle dedim. Her gün durmadan yemek resimleri atıyordu bana, en sonunda dayanamadım, nefsim çekdi gittim.
Didem "Peki senin nefsin, başka şeyler çekmiyor mu?" Diyerek, elini Batuhan’ın karnından aşağıya doğru götürmeye başladı, Batuhan, bir anda şaşırmıştı, muhabbetin sonunun sevişmeyle bağlanacağını hiç tahmin etmiyordu. "Ya aşkım, seni nefsim nasıl çekmesin" Diyerek, Didem'in dudaklarından öpmeye başladı. Daha sonra dayanamayıp "5 dakika bekle beni aşkım "diyerek çekmeceni açıp koruyucu taktı. Batuhan 2 haftadan uzun bi süre sevişmediği için deliye dönmüştü, Didem in üzerine atlayarak göğüslerini yalamaya başladı, Didem Batuhan’ın şeyine elini uzatınca koruyucu taktığını anladı, sinirli bi şekilde "sen yine koruyucu mu taktın "diyerek Batuhan’ın üzerinden inmesini söyledi.
+Ne oldu ya aşkım yine?
-Hani takmayacaktın şunu?
+Yine döndük dolaştık aynı konuya geldik. Bak aşkım, bir tane kızımız var işte, daha ne istiyorsun?
- Ben, erkek çocuğumuzda olsun istiyorum.
+Sen, iki çocuk büyütmek kolay sanıyorsun galiba, Yağmuru nasıl zorluklarla büyüttük bir hatırla istersen.
-Ya senin bir şey yaptığın mı var, zorluktan konuşana bak ya. Bir kere altını temizlediğin yok, neyin zorluğundan bahsediyorsun?
+Tabi ya benim sabahtan akşama kadar çalışmam sizin için bir önemi yok, Yağmur’a da söylersin baban senin için hiçbir şey yapmadı diye.
Batuhan, yataktan kalkarak, giysilerini giymeye başladı.
-Nereye gidiyorsun?
+Sizin için bir şey yapmıyorum ya, nereye gittiğimi neden soruyorsun ki?
-Batuhan saçmalıyorsun bak, işine gelmeyince kaç hemen.
+Ben, kızımız güzel hayat yaşasın diye bu kadar çalışıyorum, aman ailemiz dağılmasın, güzel bi aile olalım diye uğraşıyorum ama sen bunların hiçbirini görmüyorsun ya, söyleyecek bir şey bulamıyorum sana.
Didemin Batuhan’ı eliyle iterek üzerinden atması ve hiçbir işe yaramadığını söylemesi Batuhan’ın gururuna çok ağır dokunmuştu, kıyafetlerini giydikten sonra sessizce evden ayrıldı.
Didem söylediği sözün hata olduğunu biliyordu, özür dilemek içinden geçti ama egosunu yenemedi öylece Batuhan'ın evden çıkmasını izledi, daha sonra Yağmur korkarak yanına geldi
- Babam nere gitti anne
+Babanın işi çıktı, merak etme, yarın olunca eve döneçek.
*
Betül, evden çıkarak
Âdem’in arabasından ilaçlarını aldı.
Daha sonra eve geri dönerek, araba anahtarıyla beraber, ilaçları masanın üzerine koydu, sonra evi dolaşmaya başladı. Âdem evendeki eşyaları çok düzenli bir şekilde yerleştirmişti,
zaten dağınık olmasını neden olacak çok fazla şeyler yoktu evinde. Salon kısmında tüplü bir televizyonu vardı, yanında birkaç kitap, duvarda sulu boyayla çizilmiş manzara resmi. Dolabında öyle fazla giysisi yoktu, şifonyerin çekmecelerinin içi neredeyse ilaç doluydu. Şifonyerin üzerindeyse
Âdem'in eşi ve kızıyla çektiği resim vardı. Yarım saatin sonunda Adem kendine gelmişti. Betül, Âdem’in uyandığını görünce sakince yanına yaklaşarak konuşmaya başladı.
- İlaçlarınızı arabadan getirdim, isterseniz bir bardak su getiriyim?
+Gerek yok, şimdi iyiyim.
- Arabada ilacı isterken yalan söylüyorsunuz sandım. Çekmecenin içinde başka bi şeyin olduğunu düşündüm sonra çekmeceni açınca öyle olmadığını anladım. Beni de anlayın ne olur, bana zarar verip kaçabilirdiniz de.
+Kaçacak bir yeri olan birine benziyor muyum?
Betül, eliyle şifonyerin üzerindeki resmi işaret etti.
-Aile kaçılacak en güzel yerdir, bakın ne güzel kızınız var.
+Şimdi yok.
-Anlamadım?
+Araba kazasında eşimle beraber kızımı da kaybettim.
Betül, Âdem’in gözlerinin dolduğunu görünce, mutfağa doğru giderek, bardağı su ile doldurdu daha sonra Âdem’e ilacını içmesi için ısrar etti. Âdem, ilacını içtikten sonra aniden kapı zili çalmaya başladı. Betül, endişelenerek Adem'e baktı. Âdem'in kapısı çok nadir hallerde çalınırdı, hele ki bu saatte çalınması neredeyse imkânsızdı. Âdem, sakince kapıya yaklaştı, kapı deliğinden Batuhan’ı görünce içinden derin bi oh çekti, kapıyı azcık açıp Batuhan’a müsait olmadığını söylemeyi düşünüyordu ama Batuhan kapının azcık açıldığını görünce "iyi akşamlar abi "diyerek içeri daldı. Âdem hemen, müsait olmadığını diyerek, Batuhan’a eliyle arkaya doğru itti. Batuhan yerde kadın ayakkabısı görünce "vay seni çapkın abim "diyerek, sırıtmaya başladı. Daha sonra salon kapısından bir kadının geldiğini görünce, hemen kendisine çeki düzen verdi. Adem, eliyle Batuhanı göstererek, " Arkadaşım Batuhan, misafir gelmiş" diyerek, Betül hanımla tanıştırdı. Betül hanım, "hoş geldiniz, ben'de zaten şimdi çıkıyordum" diyerek, ayakkablarını giydi. Batuhan, hemen kapıyı açarak, "İyi akşamlar yenge, yine bekleriz"diyerek, kapıyı kapattı.
Adem, Batuhan'a tekme tokat dalmamak için kendini zor tutuyordu.
+Ne yengesi lan pezevenk!
-Ne oluyor ya abi, ne diye sinirlendin ki, şimdi?
+Lan oğlum, gecenin bir saatinde evime geliyorsun, misafirin önünde beni rezil ediyorsun. Daha ne olsun!
-Abi, ben misafirinin olduğunu bilseydim gelir miydim? Telefonda konuşurken, halinin kötü olduğunu söyledin ya, rahat uyuyamadım, aklım fikrim sende kaldı.
+Batuhan, ben bir haftadır sana halimin kötü olduğunu söylüyorum, senin şimdi mi uykun kaçdı, Yalan söyleme lan bana! Neden geldin?
-Didemle kavga ettik abi.
+Kavga edince de, yeni gelin gibi bana geldin dimi, ohh ne güzel hayat be.
-Hayat asıl sana güzel be abim. Halinin kötü olduğunu söyleyib karı kızlarlar sevişen sensin.
+Ulan, kim sevişiyor lan karı kızlarla?!
-Abi, yeme beni, kurban olayım. Gece saat 12'de çilekli pastanın tarifini mi alıyordun?
+Betül hanım benim en yakın komşum olur, aramızda öyle bir şey yok. Hem sen Didem'le neden kavga ettin ki?
-Lafı döndürüb dolaştırıb yine bana gitirdin ya, helal olsun sana. Abi, ben bu Didem'le bir türlü anlaşamıyorum. "Erkek çocuk istiyorum" diye tutturmuş,
konuşmamızın sonu hep kavgayla bitiyor. Bu akşam'da öyle oldu. O' bana laf soktu, ben de ona lafımı soktum. En son sözümü söyleyib çıktım evden.
+Hani sen'de, erkek çocuk istiyordun, ne oldu lan?
-Abi, son kez şansımı deniyim dedim, o'da olmadı. Zaten merak etme, bu akşamlık kalıyorum sende.
+Tamam, burada kanepede yatarsın işte. Televizyonun sesini fazla açma!
Acıkırsan, sabaha kadar açık olan bakkal var, oradan istediğin ne varsa alırsın. Buzdolabına yaklaşırken görmeyim seni!
-Musluktan su almaya izin var mı peki?
+Ben uyumaya gidiyorum Batuhan, hadi sana iyi geceler.
Yorumlar
Yorum Gönder