YARIM KALMIŞ BİR HİKAYE Endorfin katili hatıralar
Korkunun vücutda harmanlanmış hali bu toksinler
Gerçeğe şüpeyle bakmanı sağlayan halüsinasyonlar
Miyde bulantısı, uyku hapları, tırnak izleri, cam kırıkları, qıtlağa saplanan bıçak, hırs bağlamış gözler, titreyen kollar
Sustukca daha derine işleyen yaralar
Hatıraların arkasından gelen belkiler keşkiler
Neden - çıkar ilişkileri
Bataklığa iten ego hırsı
Önyargılara gömülen gerçekler
Tam göz altına ısabet eden yumruk
Yerle bir olan özgüven
Yutkuna yutkuna alınan nefes
Masanın üzerindeki bıçağa odaklanmış gözler
Zamanlamayı hesaplayan içgüdüsel dürtüler
Benzin üzerine akıtılan kan
Beton, asfalt, petrol.
Şavaş makinaları, tüketim ürünleri
Doğayı katleden zehirli atıklar
Silah, alkol, kumar masaları
Ticari amaçla yapılmış ilaçlar
Parayı bulunca gevşeyen yüzler
Tüm değerleri içine haps etmiş takvim yaprakları
Toplum baskısına yem olmuş hayatlar
Masallarla susturulmuş akıl
Çıkmaz sokaklar, kaldırımlar, sokak lanbaları, siren sesleri, telsizde aranan isimler
Sustukca daha derine işleyen yaralar
Hatıraların arkasından gelen belkiler keşkiler
Neden - çıkar ilişkileri
Bataklığa iten ego hırsı
Önyargılara gömülen gerçekler
Tam göz altına ısabet eden yumruk
Yerle bir olan özgüven
Yutkuna yutkuna alınan nefes
Masanın üzerindeki bıçağa odaklanmış gözler
Zamanlamayı hesaplayan içgüdüsel dürtüler
Benzin üzerine akıtılan kan
Beton, asfalt, petrol.
Şavaş makinaları, tüketim ürünleri
Doğayı katleden zehirli atıklar
Silah, alkol, kumar masaları
Ticari amaçla yapılmış ilaçlar
Parayı bulunca gevşeyen yüzler
Tüm değerleri içine haps etmiş takvim yaprakları
Toplum baskısına yem olmuş hayatlar
Masallarla susturulmuş akıl
Çıkmaz sokaklar, kaldırımlar, sokak lanbaları, siren sesleri, telsizde aranan isimler
Dört tarafı kelepçelerle bağlı tımarhaneler
Uyuşturucu etkisi yapan antidepresan hapları
Peş peşe gelen sıkıntılar
Arkana bakmadan kaçıp gitme isteği
Ölmün haberçisi, bozulmuş kol saati
Umudlarla beslenen sistem
Yarım kalmış hikayeler...
Bazı insanlar hayata yarım kalmış hikaye olarak bakarlar; Oysa, yarım kalmış hikayeler hayatın bir bütününü oluşturur.
PELİN
-Ahmet Bey, tuvalet kapapağını kaldırırken, bir anda kızının yanlışlıkla unuttuğu kanlı pedini gördü, içinden çöp poşetine atmayı geçirdi ama "Ya benim bunu yaptığımı anlarsa..." diye çok korktu, "En iyisi görmedim numarası yapmak." diyerek, sifonu çekti. İşine geç kaldığı için "Pelin kusura bakma gecikiyorum, bi' şey olursa ararsın" diyerek alelacele evden ayrıldı.
Pelin biraz hava almak için balkona geçti, paketteki son sigarayı görünce "Sen ne çabuk bittin?" diye sitem etti, aslında sigarayı bırakmıştı. Yaşadığı son olaylar, sevgilisinden ayrılması, onu iyice sarsmıştı. Pelin bu ayrılığı kendine yediremiyordu, o hep küçüklükten beri herkese örnek birisiydi, annesi onu öyle büyütmüştü. Hep başkalarıyla kıyaslayarak azarlardı. Pelin onu yapmaz, ikinci olmaz, kimse onu terk edemez... O hep başrolde olmak zorundaydı ne pahasına olursa olsun. Bir anda gözü Bahar'a sataştı, kıvırarak yürüdüğünü görünce sinirlerine hâkim olamadı: "Öyle yürümek mi olur? Göt bildiğin yerinden fırlayıp çıkacak sanki, ikide birde eteğini çekip durmasına bak. Zaten çekip duracaktınsa neden büyüğünü almadın ki, hay ben sizin..." Pelin içinden küfürler saydırırken telefonuna bildirim geldi, dün akşam feminizm ile ilgili yaptığı paylaşıma Edip bey "Feminizm sadece kadınların değil aynı zamanda erkeklerin de haklarını savunur değil mi Pelin hanım?" diye yaptığı yoruma, Pelin, "Aynen öyle Edip bey :)" diye yanıt verdi. Daha sonra kolundaki kaşınan kalem yarasını kaşımaya başladı. Aklına dün kızlarla kahvede yaptıkları muhabbet geldi.
Pelin tüm kızları karşısına toplamıştı. En önde o oturur, biri konuşursa asla göz teması kurmazdı, zamanının ne kadar kıymetli olduğunu göstermek içinse sıkça saatiyle oynardı. Masaya işaret parmağıyla durmadan vurması kontrolün hem O'nda olduğunu hem de uyarı, tehdit mesajını vermek içindi. Çıngıraklı yılanın kuyruğunu kıpırdatması gibi.
Pelin gözlüğünü çıkararak konuşmaya başladı.
-Bakın kızlar size sevgilimin, yeni aldığı saati göstereceğim
+Ya Pelin bu çok pahalı bir saate benziyor, nerden buluyorsun böyle sevgiliyi?
-Kız ne bulması, o kendi beni buldu, ben böyle tipsizin arkasından koşar mıyım? Bak dün tam 70 tane mesaj atmış, bir tanesine bile bakmadım. Ya kızlar size bir şey söyleyeyim ama alınmayın. Siz bu gidişle evde kalacaksınız. Erkekler çok basit varlıklar, iki cilve yapacaksınız hoop anında elinizde, Sonra böyle oynatacaksınız.
Pelinin en yakın arkadaşı Gamze gözüyle kolundaki kalem yarasına işaret ederek "Dikkat et de o eline kaptırma.” dedi. Pelin’in aklına bir yıl önce verdiği pijama partisi geldi. Parti bittikten sonra tüm kızlar evlerine gittikten sonra sadece Gamze ve Pelin kalmıştı.
- Hadi kızım ya söyleyeceksen söyle işte, herkes gitti.
+Bak kimseye söylemek yok!
- Pelin ben senin en yakın arkadaşınım bu zama...
+Peki, söylüyorum, şimdi tarih dersinden nasıl böyle yüksek puan aldığımı merak ediyorsun değil mi? Şimdi sınav zamanı en önde oturmuştum ya, tam Reşat öğretmenin önünde, önce "Yaa çok sıcak" deyip önümü azıcık açtım.
- Memeni gösterdin yani?
+O kadar da değil, böyle azıcık, 3 düğme açtım sadece sonra kalemle oynamaya başladım böyle yukarı aşağı sonra kalemi ağzıma aldım falan.
- Kızım senden korkulur valla.
+ Ayağa kalktığı zaman görmen lazımdı pantolonundan şeyi az kalsın fırlayacak gibiydi.
-Bak kızım dikkatli ol! şakaya gelmez bu işler.
+ Sen erkekleri anlamazsın kızım, iki cilve yapacaksın hopp anında elinde olaçaklar. Bak böyle oynayacaksın.
-Dikkat et de o elini kaptırma.
Hepimizin herkesten sakladığı bir yarası vardır. Zamanla iyileşen yaralar vardır, Bir de üzerinden ne kadar zaman geçse bile iyileşemeyen yaralar. Yaranız kabuk bağlamışsa kaşınıyorsa bu iyileştiğinin bir mesajıdır. Kabuğu tırnaklarınızla koparırsınız ve yaradan bir iz kalmamışsa iyileşti demektir ama bir yaranın izi kalmışsa kaşınmasını durduramazsınız.
Pelin kolundaki saate bakınca, akrebin hiç hareket etmediğini anladı. Son sigarasını da bitirmişti Pelin. Tırnaklarıyla kaşıdığı yerden çıkan kanı parmağına batırarak ağzına götürdü, daha sonra mutfağa geçti, bir güzel kahvaltı hazırladı kendine. Pelin beslenmesine çok dikkat ederdi. Kahvaltısını yaptıktan sonra uzunca tavana bakarak gülümsemeye başladı.
İple kendini asarak öldürmek tam olarak 2 saniyenizi alır. Acı çekme oranınız %10... Bu Pelin için gayet iyi bir rakamdı.
"Her şey çok güzel olacak"
Akşam olunca Ahmet Bey işinden geri döndü, çok yorulmuştu, kızına seslendi ama bir ses çıkmayınca diğer odaya geçti. Eşi Deniz Hanım mutsuz bir halde televizyon izliyordu. Ahmet Bey Pelin’in annesinin yanında olmadığını görence, Pelin'in nereye gittiğini sordu.
+ Kız arkadaşı Gamze çağırdı onlara gitti, gelir birazdan.
-Tamam, da senin bu halin ne? Bir haftadır bir garipsin, kendine bakmıyorsun, sen böyle değildin bak, senin makyaj malzemelerine benim param yetmezdi, ne oldu sana?
+ Yok, bir şeyim, iyiyim ben.
-Ne izliyorsun böyle ?
"Afrika'daki susuzluktan ölen çocuklara yardım etmek için şimdi..."
-Bakma böyle şeylere işte, bunlar üzüyor seni, komik şeyler izle. Tamam, benim de içim acıyor ama yapacak bir şey yok, hayatın düzeni bu...
Neyse, ben duş almaya gidiyorum.
Köpekler gibi çalışdım bugün , 15 dakika duş alırsam kendime gelirim sonra sevişiriz. Hazırlan bak, en sevdiğin kıyafeti mi giyiyorsun makyajını mı tazeliyorsun ne yaparsan çabuk yap 15 dakikaya geliyorum.
Aslında Deniz Hanım çoktan hazırlığını yapmışdı.
YILLARLA BESLENEN KORKU BİR ANDA CESARETE ÇEVRİLEBİLİR
Deniz hanım seviştikten sonra balkona çıktı. Üzerinde sadece siyah desenli atleti vardı, 5-ci katta kaldığı için hem de saat bayağı geç olmasından dolayı üzerine bir şey giymesine gerek duymuyordu.
Hüzünlü bakışlarla uzaklara bakıyordu. Hep başkalarının beklentilerini karşılayarak yaşadığı için kendi hayatını mahvetmişti.
Karşı apartmandan Emre, Deniz hanımın göğüslerine bakıyordu. Birkaç kez Deniz Hanım Emre'nin ona baktığını yakalasa bile "Güzele bakmak sevaptır." diyerek aldırmamıştı. Deniz hanım elinde tuttuğu kanlı bıçağın üzerine işaret parmağıyla bir şeyler çiziyor, bir yandan rüzgârın, temiz havanın, tadını çıkarıyordu. Daha sonra işaret parmağını ağzına götürerek parmağındaki kanı yalamaya başladı, çocukken de hep bir yerlerini kanatır, kapuk bağlayan yarasını tırnaklarıyla kaşıyarak çıkan kanı yalardı, şimdi o aklına geldi, daha sonra ayağa kalkarak odaya geçti. Aynaya bakarak en sevdiği parfümü bolca sıkmaya başladı, makyajını tazeledi, saçlarını toparladı. Kendine "Her şey daha güzel olacak ” diyerek teselli etti. Üzerindeki siyah desenli atleti çıkardı. Balkona geçtikten sonra oturduğu sandalyenin üzerine çıktı, ellerini havaya kaldırdı. Emre gözlerine inanamıyordu, bir an "Bana mesaj mı veriyor?" diye çok sevindi fakat bu sevinci çok kısa sürdü.
KORKU-CESARET DÜŞMAN OLSALAR BİLE, BİRBİRLERİNDEN BESLENİRLER. BU DA YAŞAMIN EN ACIMASIZ KURALIDIR!
-Ahmet Bey, tuvalet kapapağını kaldırırken, bir anda kızının yanlışlıkla unuttuğu kanlı pedini gördü, içinden çöp poşetine atmayı geçirdi ama "Ya benim bunu yaptığımı anlarsa..." diye çok korktu, "En iyisi görmedim numarası yapmak." diyerek, sifonu çekti. İşine geç kaldığı için "Pelin kusura bakma gecikiyorum, bi' şey olursa ararsın" diyerek alelacele evden ayrıldı.
Pelin biraz hava almak için balkona geçti, paketteki son sigarayı görünce "Sen ne çabuk bittin?" diye sitem etti, aslında sigarayı bırakmıştı. Yaşadığı son olaylar, sevgilisinden ayrılması, onu iyice sarsmıştı. Pelin bu ayrılığı kendine yediremiyordu, o hep küçüklükten beri herkese örnek birisiydi, annesi onu öyle büyütmüştü. Hep başkalarıyla kıyaslayarak azarlardı. Pelin onu yapmaz, ikinci olmaz, kimse onu terk edemez... O hep başrolde olmak zorundaydı ne pahasına olursa olsun. Bir anda gözü Bahar'a sataştı, kıvırarak yürüdüğünü görünce sinirlerine hâkim olamadı: "Öyle yürümek mi olur? Göt bildiğin yerinden fırlayıp çıkacak sanki, ikide birde eteğini çekip durmasına bak. Zaten çekip duracaktınsa neden büyüğünü almadın ki, hay ben sizin..." Pelin içinden küfürler saydırırken telefonuna bildirim geldi, dün akşam feminizm ile ilgili yaptığı paylaşıma Edip bey "Feminizm sadece kadınların değil aynı zamanda erkeklerin de haklarını savunur değil mi Pelin hanım?" diye yaptığı yoruma, Pelin, "Aynen öyle Edip bey :)" diye yanıt verdi. Daha sonra kolundaki kaşınan kalem yarasını kaşımaya başladı. Aklına dün kızlarla kahvede yaptıkları muhabbet geldi.
Pelin tüm kızları karşısına toplamıştı. En önde o oturur, biri konuşursa asla göz teması kurmazdı, zamanının ne kadar kıymetli olduğunu göstermek içinse sıkça saatiyle oynardı. Masaya işaret parmağıyla durmadan vurması kontrolün hem O'nda olduğunu hem de uyarı, tehdit mesajını vermek içindi. Çıngıraklı yılanın kuyruğunu kıpırdatması gibi.
Pelin gözlüğünü çıkararak konuşmaya başladı.
-Bakın kızlar size sevgilimin, yeni aldığı saati göstereceğim
+Ya Pelin bu çok pahalı bir saate benziyor, nerden buluyorsun böyle sevgiliyi?
-Kız ne bulması, o kendi beni buldu, ben böyle tipsizin arkasından koşar mıyım? Bak dün tam 70 tane mesaj atmış, bir tanesine bile bakmadım. Ya kızlar size bir şey söyleyeyim ama alınmayın. Siz bu gidişle evde kalacaksınız. Erkekler çok basit varlıklar, iki cilve yapacaksınız hoop anında elinizde, Sonra böyle oynatacaksınız.
Pelinin en yakın arkadaşı Gamze gözüyle kolundaki kalem yarasına işaret ederek "Dikkat et de o eline kaptırma.” dedi. Pelin’in aklına bir yıl önce verdiği pijama partisi geldi. Parti bittikten sonra tüm kızlar evlerine gittikten sonra sadece Gamze ve Pelin kalmıştı.
- Hadi kızım ya söyleyeceksen söyle işte, herkes gitti.
+Bak kimseye söylemek yok!
- Pelin ben senin en yakın arkadaşınım bu zama...
+Peki, söylüyorum, şimdi tarih dersinden nasıl böyle yüksek puan aldığımı merak ediyorsun değil mi? Şimdi sınav zamanı en önde oturmuştum ya, tam Reşat öğretmenin önünde, önce "Yaa çok sıcak" deyip önümü azıcık açtım.
- Memeni gösterdin yani?
+O kadar da değil, böyle azıcık, 3 düğme açtım sadece sonra kalemle oynamaya başladım böyle yukarı aşağı sonra kalemi ağzıma aldım falan.
- Kızım senden korkulur valla.
+ Ayağa kalktığı zaman görmen lazımdı pantolonundan şeyi az kalsın fırlayacak gibiydi.
-Bak kızım dikkatli ol! şakaya gelmez bu işler.
+ Sen erkekleri anlamazsın kızım, iki cilve yapacaksın hopp anında elinde olaçaklar. Bak böyle oynayacaksın.
-Dikkat et de o elini kaptırma.
Hepimizin herkesten sakladığı bir yarası vardır. Zamanla iyileşen yaralar vardır, Bir de üzerinden ne kadar zaman geçse bile iyileşemeyen yaralar. Yaranız kabuk bağlamışsa kaşınıyorsa bu iyileştiğinin bir mesajıdır. Kabuğu tırnaklarınızla koparırsınız ve yaradan bir iz kalmamışsa iyileşti demektir ama bir yaranın izi kalmışsa kaşınmasını durduramazsınız.
Pelin kolundaki saate bakınca, akrebin hiç hareket etmediğini anladı. Son sigarasını da bitirmişti Pelin. Tırnaklarıyla kaşıdığı yerden çıkan kanı parmağına batırarak ağzına götürdü, daha sonra mutfağa geçti, bir güzel kahvaltı hazırladı kendine. Pelin beslenmesine çok dikkat ederdi. Kahvaltısını yaptıktan sonra uzunca tavana bakarak gülümsemeye başladı.
İple kendini asarak öldürmek tam olarak 2 saniyenizi alır. Acı çekme oranınız %10... Bu Pelin için gayet iyi bir rakamdı.
"Her şey çok güzel olacak"
Akşam olunca Ahmet Bey işinden geri döndü, çok yorulmuştu, kızına seslendi ama bir ses çıkmayınca diğer odaya geçti. Eşi Deniz Hanım mutsuz bir halde televizyon izliyordu. Ahmet Bey Pelin’in annesinin yanında olmadığını görence, Pelin'in nereye gittiğini sordu.
+ Kız arkadaşı Gamze çağırdı onlara gitti, gelir birazdan.
-Tamam, da senin bu halin ne? Bir haftadır bir garipsin, kendine bakmıyorsun, sen böyle değildin bak, senin makyaj malzemelerine benim param yetmezdi, ne oldu sana?
+ Yok, bir şeyim, iyiyim ben.
-Ne izliyorsun böyle ?
"Afrika'daki susuzluktan ölen çocuklara yardım etmek için şimdi..."
-Bakma böyle şeylere işte, bunlar üzüyor seni, komik şeyler izle. Tamam, benim de içim acıyor ama yapacak bir şey yok, hayatın düzeni bu...
Neyse, ben duş almaya gidiyorum.
Köpekler gibi çalışdım bugün , 15 dakika duş alırsam kendime gelirim sonra sevişiriz. Hazırlan bak, en sevdiğin kıyafeti mi giyiyorsun makyajını mı tazeliyorsun ne yaparsan çabuk yap 15 dakikaya geliyorum.
Aslında Deniz Hanım çoktan hazırlığını yapmışdı.
YILLARLA BESLENEN KORKU BİR ANDA CESARETE ÇEVRİLEBİLİR
Deniz hanım seviştikten sonra balkona çıktı. Üzerinde sadece siyah desenli atleti vardı, 5-ci katta kaldığı için hem de saat bayağı geç olmasından dolayı üzerine bir şey giymesine gerek duymuyordu.
Hüzünlü bakışlarla uzaklara bakıyordu. Hep başkalarının beklentilerini karşılayarak yaşadığı için kendi hayatını mahvetmişti.
Karşı apartmandan Emre, Deniz hanımın göğüslerine bakıyordu. Birkaç kez Deniz Hanım Emre'nin ona baktığını yakalasa bile "Güzele bakmak sevaptır." diyerek aldırmamıştı. Deniz hanım elinde tuttuğu kanlı bıçağın üzerine işaret parmağıyla bir şeyler çiziyor, bir yandan rüzgârın, temiz havanın, tadını çıkarıyordu. Daha sonra işaret parmağını ağzına götürerek parmağındaki kanı yalamaya başladı, çocukken de hep bir yerlerini kanatır, kapuk bağlayan yarasını tırnaklarıyla kaşıyarak çıkan kanı yalardı, şimdi o aklına geldi, daha sonra ayağa kalkarak odaya geçti. Aynaya bakarak en sevdiği parfümü bolca sıkmaya başladı, makyajını tazeledi, saçlarını toparladı. Kendine "Her şey daha güzel olacak ” diyerek teselli etti. Üzerindeki siyah desenli atleti çıkardı. Balkona geçtikten sonra oturduğu sandalyenin üzerine çıktı, ellerini havaya kaldırdı. Emre gözlerine inanamıyordu, bir an "Bana mesaj mı veriyor?" diye çok sevindi fakat bu sevinci çok kısa sürdü.
KORKU-CESARET DÜŞMAN OLSALAR BİLE, BİRBİRLERİNDEN BESLENİRLER. BU DA YAŞAMIN EN ACIMASIZ KURALIDIR!
Kadınların hikayelerini yazar tadında anlatıyorsun. Kadınları daha çok anlattığın hikayeler bekliyoruz.
YanıtlaSil