YARIM KALMIŞ BİR HİKAYE
Aşırı sıkılan parfümler.
Kaşındıkca daha derine işleyen yaralar.
Saklanan ihanet mesajları.
Kana bulaşmış gömlek.
İntihar kokulu ilaçlar.
Ardı kesilmek bilmeyen kabuslar.
Akıl sağlığına tecavüz eden hatıralar
Üzerine üzerine gelen duvarlar.
*
Âdem yatağında yatarken, Betül Âdem’in telefonunun çaldığını gördü. Arayan Alper beydi. Âdem uyanmasın diye, Betül telefonu alarak dışarı çıktı. Sakin bir yer bulduktan sonra telefonu açtı.
+Alo... Âdem bey
-Âdem şuan uyuyor.
+Siz Âdem'in nesi oluyorsunuz?
-Ben komşusuyum. İsmim Betül.
+Memnun oldum Betül Hanım.
Ben'de Âdem'in Psikiyatristiyim. İsmim Alper. Âdem'i kaç kere aradım ama telefonu açmadı. Bir rahatsızlığı mı var yoksa?
-Âdem şuan hastanede yatıyor.
+Hangi hastanede? Şuan iyi mi durumu?
-Telaş yapmayın Alper Bey. Durumu çok iyi. Hatta bu gün doktorla konuştum, eve gidebileceğini söyledi.
+Peki, nasıl oldu bu iş.
-Mahalle kavgasına karışınca bıçaklandı ama doktorun söylediğine göre, bıçak çokta derine inmemiş.
+Âdem kavga eden biri değil ki. Mahalle kavgasında ne işi olabilir?
-Kendisi için kavga etmiyordu zaten. Bir arkadaşının dövüldüğünü görünce dayanamayıp yardım etti.
+Betül Hanım, şimdi Âdem'e bakacak, yardım edecek biri var mı yanında? Âdem kötü olunca halüsinasyonlar görmeye başlar.
-Bir tek ben varım yanında Alper Bey. Âdem, benim hayatımı kurtardı, onun için ne gerekiyorsa yaparım. Siz hiç merak etmeyin. Bu arada Alper Bey, Âdem sizin aramalarınızı birkaç kez gördü ama kendisi bilerekten açmadı.
Betül "Âdem için ne gerekiyorsa yaparım" söyleyince, Alper bey çok mutlu olmuştu. Artık Âdem korkularıyla yüzleşince ona yardım edecek biri vardı. Alper Bey, Âdem’in ilaçlarla iyileşmeyeceğini biliyordu, bu yüzden Betül'le baş başa konuşarak, bazı şeyleri ona anlatması gerekti.
+Betül Hanım Âdem'in iyileşmesi için bana yardım eder misiniz?
-Tabi ederim Alper Bey. Siz ne gerekiyorsa söyleyin, ben yaparım.
+O zaman bu gün buluşalım, size bazı şeyleri anlatmam lazım.
*
Âdem uyanınca yanında Betül'ün olmadığını gördü. Odasının kapısı açık kalmıştı. Oğuzhan zar zor yürüyerek Âdem'in yanına geldi. Oğuzhan’ın kolunu sarmışlardı, gözaltları şişmişti. Konuşurken çenesi ağrıyordu ama buna rağmen içinde sakladığı bazı şeyleri anlatmaya başladı.
"Abi sen beni boşuna kurtardın. Sen gelmeden önce "Ananızı sikiyim, daha sert vurun" diye haykırıyordum. Bıktım abi, tükendim! Bak bu hastanenin kokusunu alınca bile, aklıma hep annem geliyor. Şeker hastasıydı benim annem. İlaçlarını almak için aylarca çalıştım. Annem öldükten sonra anladım ki, ilaçlar annemi iyileştirmiyormuş, sadece uzun süreliğine hasta yapıyormuş. O zaman anladım abi, hayatlarımızın bir değeri olmadığını. İlaçları halâ çekmecemde saklarım. Bizim hikâyemiz hep yarım kalıyor abi. Bir araba vurup, yolun ortasında bizi öldürse bile, polisler bizi görmezden gelerek yollarına devam ediyorlar. Onlar için, bir köpekten farkımız yok! Bu hayat benim renklerimi taşıyacak kadar renkli değil abi. Hep yüksekten atlayarak intihar etmek istemişimdir. Ama sonra öğrendim ki, insan yüksekten atlarken, yere düşmeden önce kalbi patlayarak ölürmüş. Hani, abi bana diyordun ya, "o yürek var mı sende". Şimdi o yürekten daha fazlası gerek bana"
Oğuzhan sözünü bitirdikten sonra, kendi odasına geçti. Âdem hiçbir şey söyleyemeden öylece konuşmasını dinledi. Çünkü söz söylemek için artık çok geçti. Betül, odaya girip, kıyafetleri toplayınca, Âdem artık eve gitme zamanın geldiğini anladı. Kıyafetlerini giyip hazırlandıktan sonra Betül'le beraber hastaneden çıktılar. Âdem eve gitmesine rağmen aklı halâ Oğuzhan’da kalmıştı.
Betül, Âdem’in Oğuzhan için üzüldüğünü biliyordu. Sadece bir şeyi anlamak için soru sordu.
-Âdem, neden başka insanların hayatını kurtarmak için kendi hayatını feda ediyorsun?
+Hiç kimsenin hayatını kurtarmıyorum Betül. Sadece daha fazla acı yaşamalarını neden oluyorum.
Âdem, evine gittikten sonra, hiçbir şey yemeden öylece kendi odasına geçti. Sadece yalnız kalmak istiyordu.
*
Alper bey'in odasının kapısı çalınınca, biran Betül hanımın geldiğini düşündü. "Girebilirsiniz" söyleyince, kapıyı çalanın aslında Derya hanım olduğunu gördü. Derya hanım, kendi oğluyla beraber içeri geçerek, koltuklarda oturdular.
Alper Bey, Derya hanıma selam verdikten sonra, sıkıntısını anlatmasını istedi.
-Alper Bey, ben oğlum için geldim, İsmi Ali. Hiç kimseyle konuşmuyor. Aylarca bir odaya kilitlesen çıkmaz. Çocuğuma hiçbir zaman şiddet uygulamadım, Ne ihtiyacı olduysa hemen aldım. Bu içine kapanıklığı nerden geliyor bilmiyorum. Sadece tek yaptığı şey resimler çizmek. Ama eskisi gibi renkli resimler de çizmiyor.
+Asosyalliğe yatkın biri o zaman Ali.
Alper Bey yüzünü Ali'ye dönerek soru sormaya başladı.
-Ali, severek yaptığın bir şey var mı? Ne yapınca mutlu olursun?
Alper Bey Ali'nin cevap vermesini bekliyordu ama Derya Hanım Ali'nin yerine konuşmaya başladı.
-Alper Bey, söyledim ya resimler çizer.
En çok resim yapmayı seviyor.
Alper Bey, Derya hanımın Ali'nin yerine konuşmasına sinirlenmeye başlamıştı. Ama bu sinirini belli etmeyerek, yine kibar bir şekilde Ali'ye soru sordu.
+Ali, seni ne sinirlendirebilir? Sinirlendiğin zaman ne yapars...
Alper Bey sorusunu tamamlamadan, Derya hanım yine konuşmaya başladı.
-Hiçbir şeye sinirlenmez Alper Bey. Ali kavga eden bir çocuktur değildir.
Asla birine el kardırmaz.
Alper Bey, böyle olmayacağını anlayınca, Ali'yle baş başa konuşmak için Derya hanımın odadan çıkmasını söyledi. Derya hanım odadan çıktıktan sonra, Alper bey daha samimi ortam oluşması için Derya hanımın yerinde oturarak Ali'yle konuşmaya başladı.
-Ali, annende gittiğine göre, rahat bir şekilde konuşabilirsin.
Neden mutsuzsun Ali?
Ali hiçbir şey söylemeyince, Alper bey bu kez başka soru sordu.
-Yoksa sevdiğin bir kız mı var Ali?
Ali yine cevap vermeyince, Alper bey masanın üzerinden kâğıt kalem götürerek, Alinin karşısına koydu.
-Bir şey anlatmak istemiyorsan, o zaman çiz. İçinden ne geçiyorsa çizebilirsin.
Ali cebinden daha önce çizmiş olduğu kâğıttı çıkararak Alper bey'e uzattı. Ve gittikten sonra açmasını söyledi. Kâğıdın üzerinde 'büyük bir savaş başlayacak' yazıyordu.
Ali odadan gittikten sonra, Alper bey masasına geçerek Ali'nin vermiş olduğu kâğıdı açtı. Alper bey, o an kaybettiğini anlamıştı. Resme o kadar fazla odaklanmıştı ki, Betül'ün odaya girdiğinden habersizdi. Betül, Alper bey'in onu fark etmesi için "Girebilir miyim? " söyledi. Alper Bey zorda olsa kendini toparlayarak konuşmaya başladı.
-Kusura bakmayın, bir anlığına dalmışım. Siz Betül Hanım olmalısınız dimi.
+Evet, benim.
-Lütfen, geçin oturun.
Alper Bey kendine gelmek için ilacını attıktan sonra Adem'le ilgili bildiği herşeyi anlatmaya başladı.
-Betül Hanım, Âdem için yaptığınız yardımlardan dolayı size çok teşekkür ediyorum. İyileşmesi için yardım edeceğinizi söyleyince, inanın çok mutlu oldum. Adem çok fazla acılar çekti. Şimdi kendisine yardım edeçek birine çok ihtiyacı var. Âdem, araba kazasında eşi ve kızını kaybetti. Eşi Aynur kemerini takmadığı için, kazadan sağ çıkamadı, kızı da öyle. Sadece o kazadan Âdem kendini kurtardı. Yıllarca o kazanın vicdan azabın çekiyor.
+Âdem bunları bana söylemişti. Acı çektiğini biliyorum ama bu kazadan kendisini sorumlu tutmaması gerek. Hayat böyle, her şey olabiliyor. Hiçbirimiz biran sonra neler olacağını bilmiyoruz.
-Çok doğru söylüyorsunuz Betül Hanım. Ama Didem öyle olmadığını düşünüyor.
+Nasıl yani? Anlamadım?
-Âdem'in bilerek kaza yaptığını söylüyor.
+Öyle bir şey olabilir mi, insan bilerekden neden kaza yapsın ki?
-Betül Hanım. Ben size hikâyeyi en başından anlatayım. Didem, benim yanıma, kıskançlık hastalığından kurtulmak için gelmişti. Kocasının bu aşırı kıskançlığından bıktığını söyleyince, Bende Didem'e erkek çocuk yapmalarını söyledim. Didem'le böyle tanıştık. Daha sonra Didem en yakın arkadaşının da evlilik sorunları olduğunu söyledi. Sonra Adem'in eşi Aynur'la konuşmaya başladık. Adem'le yaşadığı sorunların hepsini bana anlattı. Âdem'in çok değiştiğini, sabah akşam durmadan yazılar yazdığını, rakamlarla uğraştığını anlattı. Âdem'in 12 rakamına takıntısı vardı. Bu rakamın evrensel bir mesajı olduğunu düşünüyordu. Sembollerle dolu yazılar yazmaya başlamıştı, hiç kimsenin anlayamayacağı yazılar. Artık öyle bir noktaya gelmişti ki, eşiyle kızıyla ilgilenmez olmuştu. Didem, Âdemi ikna ederek benle buluşmasını sağladı. Âdem'le ilk buluştuğumuzda, bana küçümseyerek bakıyordu. Onu anlayamayacağımı, anlamadığım halde akıl vereceğimi düşünüyordu. Bu yüzden fikirleriyle ilgili kötü bir şey söylemedim, sadece dinlenmesi gerektiğini, şehirden uzaklaşıp, bir süreliğine köye giderse, rahatlayacağını tavsiye ettim. Kızının da kaç gündür köye gitmek istediğini söyleyince ikna olmuştu. Aynur beni arayarak, mutlu bir halde, köye gitmek için bu gün hazırlandıklarını söyledi. Ben her şeyin güzel biteceğini düşünüyordum ki, kaza yaptıklarını öğrendim.
Didem kaç kere Âdem'le kavga etti. En yakın arkadaşını bilerek öldürdüğünü söylüyordu.
+Didem neye dayanarak böyle bir şey söylüyordu ki?
-Bilmiyorum Betül Hanım. Belki de en yakın arkadaşının ölümünü kabullenmediği için böyle söylüyordu. Ama ben, Adem'in kendi içinde bazı şeyleri sakladığını düşünüyorum. Yüzleşmesi gereken korkuları var. İlaç kullanarak bu korkularını yenemez. Betül Hanım, Adem'in iyleşmesi için sizin yardımınıza ihtiyacı var.
- Bağlantıyı al
- X
- E-posta
- Diğer Uygulamalar
Yorumlar
Yorum Gönder