REŞAT HOCA

Reşat hoca, öğrencilerini yoklama yaptıktan sonra dersi anlatmaya başladı. Reşat hoca tarih öğretmeni olmakla beraber, kendisi dindar biri olduğu için öğrencilerine dini konuları da öğretiyordu. Eğer öğrencileri dersi kaynatmak isterse, Reşat hocaya dini bir soru sormaları yeterliydi. Reşat hoca bir soruya cevap verdikten sonra hemen başka konulara geçer, zil çalana kadar anlatmaya başlardı.
Bazen sınıftaki ateist öğrencilerle tartışmaya girer, zilin çalmasına rağmen hiç kimse yerinden kıpırdamadan, hararetli tartışmayı izlerlerdi. Reşat hoca sınıftaki bazı öğrencilerin namaza başlamasına, kız öğrencilerinse kapanmasına vesile olmuştu. Zil çaldıktan sonra Reşat hoca öğretmenler odasına geçti. Odaya girerken Hatice hanımla, Bekir Bey’in de odada bulunduğunu gördü.


Hatice hanım cep telefonundan haberleri izlerken, matematik hocası Bekir bey sinirli bir şekilde yeni almış olduğu kitabı okuyordu. Sinirli olmasının nedeni 120.sayfa okumasına rağmen, altını çizecek bir söz bulamaması idi. Yazarın aynı fikirleri döndürüp dolaştırıp yeniden sayfalarca anlatması Bekir bey'i iyice çileden çıkarmıştı.

Reşat hoca, üçüncü kez kuranı hatim etmek için, çantasından çıkararak, Yusuf suresinden okumaya başladı. Bir anda Hatice hanım okuduğu haberin etkisiyle "Ne şerefsizler var "diyerek odadaki sessizliği bozdu. Reşat hoca şaşkınlık içinde, Hatice hanımdan kime şerefsiz söylediğini sorunca, Hatice hanım okuduğu haberi anlatmaya başladı.

H- Şerefsizin biri işte, öğrenci bir kıza tecavüz etmiş. Hiç kimseye söylememesi için tehdit etmiş. Ama ailesi kızın arkasında olunca, şerefsizi hemen yakalamışlar. 15 yıl hapis vermişler

R- Hatice Hanım, böyle şerefsizleri bulup, toplum önünde taşlamak gerek. Dinden, imandan habersiz şerefsizler bunlar.

Bekir Bey, hiçbir şey söylemeden Reşat hocayla, Hatice hanımın konuşmalarını dinlemek istiyordu ama Reşat hocanın tecavüz yapanları "dinsiz imansızlar" olarak sınıflandırmasına iyice sinir oldu.


B- Reşat hoca, Dinden imandan habersiz olduklarını söylüyorsun da
Ensar vakfında çalışanlarında mı dinden, imandan haberi yoktu?

R-Dini kötü amaçları için kullananları göstererek, dinin yalan olduğunu söyleyemezsin! Onlar gerçek Müslüman değillerdir!

B- Tabi, işinize gelmeyince "Onlar gerçek Müslüman değildir "söyleyin.

Hatice Hanım, Bekir beyin Reşat hocaya sesini yükselterek konuşmasını görünce, kavga çıkmasından endişelenerek,
Hemen sözlerini keserek, aralarına girdi.

H- Bekir hoca, Reşat hoca ne olur kavga etmeyin. Bir şerefsiz tecavüz yapmışsa bunun için dini kötüleyemeyiz.

Hatice Hanım, ortamın yumuşamasını beklerken, bu kez Bekir bey, Hatice hanıma sesini yükselterek konuşmaya başladı


B-Bas baya vardır Hatice Hanım. Neden o çocuklara tecavüz olununca hiçbir hocadan ses çıkmadı? Bir kere olur diyerek üzerini kapatmaya çalıştılar. Çünkü dinin gerçek yüzünün ortaya çıkmasından korktular'da o yüzden.

R-Bekir Bey, siz bir kere olsun camiye gittiniz mi? Kuran kurslarında çocuklara öğretilen ahlak derslerini görseniz böyle konuşmazsınız.

B-Sizin o ahlak derslerinizi de biliyorum ben! Kız çocuklarını nasıl siyah çarşafa soktuğunuzu da biliyorum. Bütün gençlerimizin umudun mahvettiniz be. Yarı gençlerimiz camilerde mahvoldu. Yarı gençlerimiz de okullarda.

H-Bekir hoca, öyle konuşmayın ne olur. Söylediklerinizi Müdür duyar, Allah korusun, okuldan atılırsınız.

B-Duyarsa duysun be! çocuklara ezberleterek o kadar fazla sınava soktular ki, çocuklarda beyin denilen şey kalmadı. Özgürce, kendi akıllarını kullanarak bir şey düşünemiyorlar.


Reşat hoca, böyle tartışmalar için
önceden ezberlediği sözler vardı.
Mevlana’nın edeple ilgili sözüyle, tartışmasını bitirmek istiyordu ama işten kovulma korkusu yüzünden sessiz kalmaya karar verdi. Hem edepten nasibini almamış biriyle tartışmaya değmez, diyerek, zil sesini duyunca öğretmenler odasından çıkarak, sınıfına doğru yürümeye başladı. Reşat hoca öğrencilerine dersi anlatmasına rağmen aklı halâ Bekir'le yaptığı tartışmasında kalmıştı. Reşat hoca
Bekir'in kasten kötü insanları göstererek dini kötülemeye çalıştığını düşünüyordu. Dinin asla yok olmayacağını, Nasıl Hz. Musa gelerek insanları kurtardıysa aynı şekilde Hz. Mehdi gelerek insanları kurtararak, İslam dinini tüm insanlara ulaştıracağına inanıyordu. Dersler bittikten sonra Reşat hoca okuldan ayrılarak, yastı namazını kılmak için camiye gitti, caminin imamlığını yapan Ahmet hoca yastı namazını kıldırdıktan sonra uzunca bir konuşma yaptı. Reşat hoca tüm dikkati ile Ahmet hocanın ahir zamanda işlenecek günahlar ile ilgili konuşmasını dinliyordu.
Ahir zamanda kadınların çıplak gibi giyineceğini, zina yapmanın kolay olacağını, insanların imanlı gibi gözüküp imansız bir hayat yaşayacaklarını söyledikten sonra tek çıkış yolunun namaz kılarak, oruç tutmak olduğunu belirtti.
Reşat hocanın yüzünde gülümseme, gözlerinde gurur dolu bakışlar vardı. Bu gururun nedeni Reşat hocanın namazını hiç kazaya bırakmamasıydı.
Camide ki, herkesle selamlaştıktan sonra eve doğru yola koyuldu. Yol boyunca eşi, Şebnem'i düşünüyordu. Kaç günlük sevişmemenin ateşi vardı içinde. 
Şebnem'le görücü usulü evlenmişti Reşat hoca. Şebnem'in babası Hulusi bey, damadın öğretmen, aynı zamanda dindar biri olduğunu öğrenince hiç düşünmeden kızının evlenmesine izin vermişti.
Alkolden, kumardan uzak biriydi Reşat hoca, bu yüzden herkes tarafından seviliyordu. Şebnem ilk başlarda kocasının dindar biri olduğu için çok mutluydu ama yıllar geçtikçe kocasının dini kuralları zorunlu bir şekilde yaptırmasıyla hayata karşı tüm sevgisi bitmişti.
Şebnem, son bir yıl içinde dışarı çıkamıyordu. Eve hapsolmuştu. Kara çarşaf giydiği için, eskiden aldığı kıyafetler öylece dolabında duruyordu.
Şebnem, cehennem korkusu yüzünden kocasına karşı da çıkamıyordu. Son birkaç ay içinde Şebnem psikolojik sorunlar yaşamaya başlamıştı. Yıkadığı bulaşıklar daha iyi yıkamadığını düşünerek defalarca yıkıyordu. Kendisini büsbütün ev temizliğine vermişti. Çok az yemek yediği için zayıflamaya başlamıştı. Aslında temizlik yapmak, Şebnem'in umurunda bile değildi hatta her şeyi vurup kırmak, yakmak istiyordu. İşte bu hırsını içinde yok edemediği için
durmadan temizlik yapıyordu.
Şebnem'in sabrı tükenmek üzereydi, her şeyden tiksinmeye başlamıştı, en çokta kocasından. Bu yüzden kocasının eve geldikten sonra seslenerek onu çağırmasına sessiz kalmıştı.
Reşat hoca, Şebnem'im ses çıkarmadığını görünce, uyuduğunu düşünerek yatak odasına geçti. Şebnem yatağın bir köşesine çekilerek uyuyordu. Reşat hoca şebneme arkadan sarıldıktan sonra yüzünden öpmeye başladı, Daha sonra sütyenini çıkarmak için elini uzatınca, Şebnem daha fazla dayanamayıp elleriyle sert bir şekilde kocasına arkaya doğru itti. Reşat hoca bir anlığına öylece donub kaldı. İlk defa Şebnem ona el kaldırıyordu. Şebnem'in elleri titriyor, korktuğu için kalbi hızlıca atmaya başlıyordu. Artık  kendisini daha fazla tumayacağını, sabrının tükenmiş olduğunu anladığı için, ne gerekiyorsa yapmaya hazırdı. Reşat hoca Şebnemin kolunu sıkarak kendisine çekti.


- Sen bana el mi kaldırdın?

+ Sevişmek istemiyorum, uzak dur benden!

-Sen bana el mi kaldırdın Şebnem?

+Reşat kavga çıkarma bak! Sevişmek istemiyorum sadece.

-Ne yapmaya çalışıyorsun o zaman, beni zinaya sürüklemek mi istiyorsun? Bu yaptığın çok büyük günah Şebnem!

- Hayatımı cehenneme çevirdin zaten, beni günahla mı korkutuyorsun? Ne halde olduğumdan senin haberi var mı? Hayatımdan bıktım artık. Çalışmama izin vermiyorsun, arkadaşlarımla buluşamıyorum. Annemin yanına bile gidemiyorum. Sanki ben her an oruspuluk yapacakmışım gibi...

Şebnem hanım daha fazla dayanamayıp ağlamaya başladı.
Boğazında bir düğüm oluşmuştu, konuşmasını engelliyordu. Tüm gücünü toplayıp yutkunduktan sonra konuşmasına devam etti


- Bir kez olsun, hatırımı sormak için ardın mı beni?

+ Senin ne istediğini ben çok iyi biliyorum. Dar pantolon giyip, sokaklarda dolaşmak istiyorsun. Benden izin almadan istediğin yerlere gitmek istiyorsun. Oruspuluk yapmak istiyorum, söylesene açık açık!

-Keşke oruspu olsaydım da, senin gibi kocam olmasaydı!

Reşat hoca sinirlenerek, Şebnemin yüzene sert bir tokat vurdu.

+Siktir git! Nerde oruspuluk yapmak istiyorsan orda yap! Allah bana daha hayırlı, imanlı, bakire kız bulur. 

- Utanmadan hâlâ bakire kız diyorsun ya... Senden de, dininden de tiksiniyorum.

Bardağı taşıran son damlaydı bu.
Reşat hoca sol eliyle Şebnemin boğazından tutarak ," Sen benim dinimden nasıl tiksinirsin " söyledikten sonra yüzüne sert bir tokat atarak dövmeye başladı

Reşat hocanın en zayıf noktasıydı dini. Hiç kimse onun dinine hakaret edemezdi. Yarın olunca, Reşat hoca okula gittikten sonra, Şebnem tüm kıyafetlerini toplayarak annesi evine gitti. Şebnem'in yüzündeki morluklar olmasaydı, babası bir dakika bile evinde tutmazdı, hemen kocasının yanına gitmesini söylerdi. Ama bu kez durum farklıydı, kızını morluklar içinde görünce bir tek söz bile söyleyemedi. Bir ay sonra Şebnem kocasından artık boşanmıştı.

Reşat hoca boşandığı günden beri çok değişmişti. Cinsel ihtiyacını karşılayamadığı için her şeye sinirlenir olmuştu. Okuldaki öğrencilere bağırarak, hakaretler ediyordu. Öğretmen arkadaşları bile onunla konuşmaya korkuyordular artık. Reşat hoca mastürbasyon yapmanın büyük günah olduğunu bildiği için her defa aklına seksle ilgili görüntüler geldiği zaman, namaz kılmaya, zikir çekmeye başlıyordu. Son bir ayda Reşat hoca dayanılmaz noktaya gelmişti. Artık vücudu cinsel isteği karşısında güçsüz kalmıştı. Reşat hoca namaz kılmasına rağmen aklından seksle ilgili görüntüler gitmiyordu. Daha fazla dayanamayacağını anlayınca bu kez oruç tutmaya, soğuk suda duş almaya başlamıştı. Ama hiçbir şey fayda vermiyordu. Reşat hocanın unutkanlığı artıyordu, çok çabuk yoruluyordu, uyumasına rağmen gün boyu uykulu halde dolaşıyordu..

Cuma günü, Reşat hoca tarih dersinde öğrencilerine sınav vermek zorundaydı. Bu yüzden gün boyu sorular üzerine durmadan çalıştı. Sevmediği, dine inanmayan öğrencilerinden intikam almak için, eline imkân geçmişti.
Sınav sorularını zar zor hazırladıktan sonra, tüm gücünü toplayarak sınıfın kapısını açtı.

Yorumlar

Popüler Yayınlar