Oğuzhan kapıdan çıkarak, otobüs durağına doğru yürümeye başladı.
Aslında Oğuzhan, ne otobüs bekliyordu, ne de bir taksi. Sadece gelip geçen arabaları izliyordu. Yağmurun yağmasına bakmayarak, kımlıdamadan öylece yerinde duruyordu. Oğuzhan için ne bugün vardı, ne de yarın. Ne yetişmesi gereken bir yer vardı, ne de saklanması gereken bir yer. Sadece gözlerinde büyük bir keder vardı. Gözlerini yumdu ve kendisini yolun ortasına attı.
Kalbi neredeyse yerinden çıkacak gibi atıyordu. Nefesini tuttu, uzaktan gelen araba sesine tüm dikkatini verdi. İçinden bir anda "ya sakat kalırsam" diye düşünmeye başladı. Tam o sırada uzaktan üzerine doğru gelen bir araba sesi duydu. Artık her şey için çok geçti.
Oğuzhan, arabanın onu ezerek üzerinden geçmesini beklerken, yüksek sesle korna sesi duymaya başladı, gözlerini açtı, önünde Âdem'in arabası duruyordu.
Adem, camı açarak "Oğuzhan atlasana hadi" diye seslendi. Oğuzhan gözlerine inanamıyordu. Ne yapacağını bilemeyecek bir halde, Âdem'in arabasına bakıyordu. Âdem'in tamda böyle bir anda karşısına çıkması neredeyse imkânsızdı. Kendisini toparladıktan sonra, kapıyı açarak arabada oturdu.
Adem, Oğuzhan'a bakınca, kıyafetlerinin sırımsıklam olduğunu gördü, rengi bembeyazdı. Ama buna rağmen, sanki hiçbir şey olmamış gibi Oğuzhanla konuşmaya başladı.
+Oğuzhan elini kaldırsaydın, ben arabayı durdururdum. Ne diye kendini arabanın önüne atıyorsun ki?
-Abi, ben şimdi yaşıyor muyum?
+Yaşıyorsun Oğuzhan, daha ölmene çok var.
Oğuzhan, bir yandan ölmediği için üzülüyor, bir yandan ise yaşamasına inanamıyordu. Her şey bitti derken, hayata yeniden başlıyordu. Kemerini taktıktan sonra, hiçbir şey söylemeden öylece yola baktı. Adem, Oğuzhan'ın ıslanan kıyafetine bakınca, eski hali aklına geldi, gülümsemeye başladı.
+Oğuzhan, son otobüsü kaçırmanın tadını benden daha iyi kimse bilemez.
Otobüsün arkasınca bakarak, şansına bir güzel küfür edersin. Yanından geçen taksilere bakarak da, cebindeki son paraya sımsıkı sarılırsın. Eve yürüyerek gitmen yetmezmiş gibi, bir de bunun üzerine yağmur yağmaya başlar. Ama şimdi bir arabam var. Sabahları çalışıyorum, akşam olunca da, son otobüse yetişemeyenleri evlerine götürerek 5'den 3'den bir şeyler kazanıyorum.
Oğuzhan Âdem'in yüzüne bakınca mesajı almıştı. Hemen elini cebine götürerek, taksi parasını çıkardıktan sonra koltuk arasına koydu. Adem, koltuk arasından parayı götürerek, "Oğlum, ben şaka yaptım “diyerek,
Oğuzhan'a verdi. Oğuzhan "yok abi, öyle şey olmaz" diyerek Adem'e parayı uzatınca, gömleğindeki kan lekesi göründü. Adem, parayı alıb, çebine koyduktan sonra, kan lekesi üzerine düşünmeye başladı. Adem, Oğuzhan'ın hayattan bıktığı için kendisini arabanın önüne attığını sanıyordu ama işlerin öyle olmadığını anladı. Arabayı mahalleye sürdükten sonra ışıklarını kapattı. Oğuzhan “teşekkür ederim abi " diyerek gitmek isterken, Âdem kolundan tutarak oturmasını söyledi.
"Çocukken ben çok korkaktım Oğuzhan. Mahalledeki herkes beni döverdi. Daha sonra babam bana yumruk atmayı öğretti, evde durmadan duvarlara yumruk atıyordum. Daha sonra mahallede ne kadar çocuk varsa hepsiyle kavga etmeye başladım. Bir tane bile olsun yumruk yemedim. Öyle bir özgüvene sahiptim ki, kendimden büyüklerle bile kavga edebilirdim. Bir gün okuldan gelirken, çocuklardan biri, evimizde kavga olduğunu söyledi. Çantamı yere atarak koşmaya başladım. Ne kadar komşumuz varsa hepsi evimizin önünde toplanmıştı. Evi girdiğim zaman, babamın annemi dövdüğünü gördüm. Babamı elimle arkaya iterek "Anneme vuramazsın!" söyledim. Babam yüzüme sert bir tokat attı. Kendimi masanın altında ağlarken buldum, korkumdan anneme yaklaşamıyordum. Babamdan yediğim o tokat bütün özgüvenimi yerle bir etmişti. Daha sonra o tokat, sınıftaki arkadaşlarımın alayına dönüştü, askerde yediğim dayaklara, daha sonra patronun azarlamalarına. Bu böyle gidecek dedim, Bizim'de kaderimiz böyleymiş. Ama hayat insana hiç beklemediği bir anda, ayağa kalkmak için ikinci bir seçenek veriyor, Hiç düşünemeyeçekleri hatta tahmin bile edemeyecekleri bir seçenek. Eğer o çocuk yeniden ayağa kalkarsa, bu kez "Anneme vuramazsın “söylemeyecek. Masanın üzerinde ki, bıçağı eline aldıktan sonra önce karnından, daha sonra bıcağı kalbinden saplayacak. Tam gözleri kararmaya, ağzından kanlar gelmeye başlayınca, son gördüğü şey, oğlunun annesine sarılması olacak. Korkularımızı iyi değerlendirmemiz gerek. Korku, bir insanı uçurumun dibine de götürebilir, usta bir seri katile de dönüştüre bilir. Sadece tek yapmamız gereken şey, korkularımıza doğru zamanda gülümsemek "
*
Mert, Serkan'la beraber, Oğuzhanın işden gelmesini bekliyorlardı. Mert, sokaklara bakarken, Serkan bütün dikkatini Adem'in arabasına vermişdi.
-Abi, bu Adem arabasından neden inmiyor?
+Serkan, Adem'in arabasına bakmak yerine, sokaklara baksana. Belki Oğuzhanı görürsün.
-Abi, sen beni anlamadın. Arabanın ışıklarını kapatmış, 15 dakikadır arabada oturuyor.
+Sana ne Serkan! Işıkları kapatıp uyuyor belki.
-Abi, uyumak istese, gidib kendi evinde neden uyumuyor?
+Bilmiyorum Serkan, saçma sapan sorular sorub, beni sinir etme! Çok merak ediyorsan git kendin sor.
Serkan, Mert'i dinlerken, bir yandan Adem'in arabasına bakıyordu. Oğuzhanın arabadan indiğini görünce, Mert'in kolundan tutarak kendisine doğru çekmeye başladı.
-Abi o arabadan inen Oğuzhan değil miydi?
+Evet, Serkan, Oğuzhan bu.
-Abi parayı aldığını gördün mü?
+Gördüm Serken gördüm. Ulan o kadar şey söylüyordular inanmıyordum
-Abi, ben sana zamanında söyledim işte, bu çocuğun top olduğunu. İnanmıyordun.
+Serkan sen git çocuklara haber ver, bu akşam kıyamet kopacak burda. Şerefsize nereye geldiği göstermek lazım.
Serkan koşarak gittikten sonra, Mert ıslık çalarak Oğuzhan'ı yanına çağırdı.
Oğuzhan uzaktan Mert'e baktıktan sonra, bu akşamın çok uzun çekeceğini anladı. Yorgun olmasına bakmayarak,
tüm cesaretini toplayıb, Mert’in karşısına çıktı. Mert, küçümseyici bakışlarla baktıktan sonra konuşmaya başladı.
-Oğuzhan senin yüzünden bu mahallede kaç çocukla kavga ettim biliyor musun?
+ Benim yüzümden neden kavga ediyorsun ki?
-Çünkü Arkandan iftiralar atıyorlardı. Ama bu akşam söyledikleri sözlerin hepsinin doğru olduğunu gördüm
Oğuzhan, Âdem’in arabasından çıkarken, çamdan aldığı parayı, Mert’in anladığı gibi bir olayın olmadığını anlatmak isterdi ama anlamayacağını biliyordu. Bu yüzden bazı şeyleri saklamak yerine, direk yüzüne söylemeyi tercih etti.
+Mert, keşke o çocuklarla kavga etmek yerine, beni onlarla yüzleştirseydin. Bak o zaman ne olduğumu yüzlerine karşı söylerdim
-Şimdi o kavga ettiğim çocukların hepsi buraya gelecek. Onların yüzüne söylersin o zaman!
Yorumlar
Yorum Gönder