Ali


Ali'nin bir hafta sonra sekiz yaşı olacaktı. Doğum gününü kutlamak için babaannesinin yanına, köye gidiyordu.
Arabanın ön koltuğunda oturduktan sonra, kemerlerini bağladı.
Ali, kusma sorunu yaşadığı için, camı biraz açarak, bir yandan hava alırken, bir yandan dışarıya bakıyordu. Ali kocaman bir ev görünce, hemen annesine, işaret parmağı ile göstererek bakmasını söyledi.

+Anne şu eve baksana, iki tane boynuzu var

Annesi, Ali’nin söylediği eve bakınca gülmeye başladı. Annesinin gülmesinin nedeni, Alinin, camiyi iki boynuzlu eve benzetmesiydi

-Ali, orası cami, iki boynuz gibi gördüğün şeyse, minareleri

+Cami ne anne?

-Allah'ın eve işte

+Allah'ın ne kocaman evi varmış öyle.
Allah o zaman çok zengin biri dimi anne?

-Tabi çok zengin. Gördüğün her şey onun olur. 

Ali, yol boyunca Allah'ı düşünmeye başladı. Camdan dışarıyı izleyince, bir birinden büyük camilerle karşılaştı, git gide boynuzlarının sayıda artıyordu.
Ali, yolu izlerken, üzüleceği çok kötü bir şey gördü. 12 yaşlarında bir çocuk, kendisinden büyük bir çöp arabasıyla kâğıt topluyordu.
Bu kez annesine, işaret parmağıyla
Çöp toplayan çocuğu göstererek sorular sormaya başladı

+Anne, o çocuk neden çöp topluyor?

-Para kazanmak için Ali.

+O paraya ne alacak peki?
Oyuncak alabilir mi?

-Hayır Ali. Kendisine yiyecek ekmek alacak.

+Oyuncak alamaz mı yani?

-Hayır Ali, oyuncakla ekmek arasında seçim yapamaz. Kendisine yiyecek alacak.

+Başka bir şey alamaz mı yani?
Kendisine sıcak bir ev alsa olmaz mı?

- Ali, o paraya sadece ekmek almak oluyor. Neden anlamıyorsun!

+Allah'ın o kadar büyük evleri var. Neden bu çocuklara ev vermiyor peki? Şimdi anladım, evlerinde boynuzların neden olduğunu.
Çocukları korkutmak için yapmış o boynuzları. Allah çok cimri biri anne!

-Allah'la ilgili bir daha öyle konuşma.
Allah o boynuz gibi yerlerden insanları namaza çağırıyor. Namaz kılınan yerde, çocuklar yaşayamaz.


Ali, namazın ne olduğunu soracaktı ama çocukların yaşayamayacağını duyunca, Namazı öğrenmeye gerek duymadı. Ali arka koltuğun üzerinden, renkli kalemlerini alarak resimler çizmeye başladı.

Ali büyüdükçe çizdiği resimlerdeki renkler azalmaya başlıyordu. Ve bir noktadan sonra, resimlerinde sadece siyah beyaz rengler olacaktı. Aynı bizim hayatımız gibi. 

4 yıl sonra

Zil çaldıktan sonra, Ali hızlı bir şekilde çantasını alarak okulun arkasına doğru koşmaya başladı. Çantasının ön cebini açarak annesinin ekmek arasına koyduğu sucuklardan 3. tanesini götürdükten sonra ıslık çalmaya başladı. Okul parkından kendisine doğru yavru köpeğin koşarak geldiğini gördü. Ali tam bir haftadır annesinin kendisi için verdiği sucuklarla yavru köpeği besliyordu. Belediye, köpeklerin akşam olunca havlayarak insanları uyutmaması şikâyeti üzerine ne kadar köpek varsa hepsini toplamıştı, bizim yavru köpekte annesini öyle kaybetti. Ali, yavru köpeğin başını okşadıktan sonra diğer elindeki sucukları ağzına doğru uzattı. Yavru köpek ac olduğu için hemen hepsini çabucak yiyip bitirdi. Ali zilin çaldığını duyunca son kez köpeğini okşadıktan sonra çantasını götürerek sınıfa doğru koşmaya başladı. Son ders Edebiyattı. Ali, 12-ci masada oturuyordu. Bahar hanım sınıfa girdikten sonra bütün çocukları selamladı, çocuklar ayakta selam verdikten sonra yerlerini oturdular. Ali halâ köpeğine yaptığı iyiliğin mutluluğunu yaşıyordu. İyilik yapmanın ne kadar güzel bir şey olduğunu anlamıştı. Keşke Hayvanlar içinde bayramlar olsaydı diye düşünmeye başladı. "Her bayram köpek ve kedilere sahip çıkarak, sokaklar da onlar için yemek su bırakılsa. Bir tek hayvanlarla ilgili kurban bayramımız var ama bence onun ismi toplu şekilde hayvan katliamı olmalı. Kurban bayramını hiç sevmiyorum, neden Allah insanlara "ağaçlar ekin, ormanları koruyun, hayvanlara iyi davranın "diye öğütler vermiyor da onun yerine hayvanların kesilmesini, kurban edilmesini istiyor, onlarda aynı bizim gibi acı çekiyorlar, bizim yaptığımız hatalardan dolayı hayvanları kurban etmeye hakkımız yok."
Ali, şiir okuma merakını da yitirmişti. Bunun nedeni, bazı hayvanların, kuşların, çiçeklerin güzelliklerini, kadınları övmek için kullanılmasıydı. Bir çiçeğin güzelliğini kullanarak kadını övmek Ali'ye çok saçma geliyordu. Çiçeklerin koparılarak kadınlara hediye edilmesi'de vahşilikten başka bir şey değildir. "Neden bu insanlar bağışlanmak için hayvan kesmek yerine, hayvan beslemiyorlar, Ağaçlar, çiçekler ekerek sevdiklerini söylemiyorlar." Ali büyüyünce askerlik de yapmak istemiyordu. Eline silahı alarak bir insanı öldürmek, Ali için korkunç bir şeydi.
Öğretmenler, siyasetçiler, başbakanlar "Bu vatan borcu, vatan bunu yapmamızı istiyor. Allah savaşmayı bize emretti " söylüyorlardı. Ali, hiç, toprakla konuşan insan görmemişti, toprak konuşamaz ki zaten, sadece ağaçlar çıkarır, bize nimetler verir. Hiç silah çıkarıp "Al bu silahı yiğidim, tanımadığın bir insanı benim için öldür "diyen toprağa rastlamamıştı. Toprağın, Allah’ın insanlarla konuştuğu bir yer var mı? Sahiden bu bilgileri insanlar nerden alıyor?

Ali okulu da sevmiyordu, Neden bu dersleri ezberliyoruz, bu bilgilerin insanlara ne gibi faydası olacak sorusuna "İmtihanda çıkacak "cevabını alıyordu. Ali’nin bilmediği şeyse bu cevabın, farklı sorularda yine karşısına çıkacak olacağıydı.

Ali kafasındaki sorularla uğraşırken dışarıdan sesler duymaya başladı. Çama doğru eğilerek dışarı baktığı zaman, yerden taş toplayan 3. tane çocuk gördü. " ısırırsa taş atmaya başlayın " Diye sesler duyunca olayı çözmüştü. Kesin bu çocuklar köpeğimi taşlamaya gidiyorlar. Ali bir anda sinirlenmeye başladı. Hemen elini yukarı kaldırarak "öğretmenim dışarı çıka bilir miyim? " söyledi. Ali dersi dinlemediği için Bahar hanımın sözünü yarıda kesmişti. Bahar hanım sinirli bir' şekilde "olmaz " dedi. Ali bu kez çamdan dışarı bakınca elinde sopayla koşan çocuk gördü. Öğretmenin bir' kez "olmaz" söylemesine rağmen Ali yine elini yukarı kaldırarak "Öğretmenin acil diyorum, lütfen çıkmam gerek, kendimi fazla tutamıyorum " Bahar hanım ikinci kez sözünün yarıda kesildiğini görünce daha fazla sinirlenmeye başladı. İşaret parmağını bir ok gibi Ali'ye uzatarak, sesini yükselterek konuşmaya başladı " Zil çalınca gidin orda burada koşturun oynayın, ihtilaçlarınızı da ders zamanına saklayın, otur yerinde Ali. Zilin çalmasını bekle " Ali, hiçbir şey söylemeden yerine oturdu. Sınıftan çıkması gerekti ama nasıl? Öğretmenini dinlemeden sınıftan kaçıp çıkamazdı, Bahar hanımın gözleri kendisinin üzerinde olduğu için kolayca yakalardı. Kaçsa bile annesinin okula geleceğini ve saatlerce azarlanacağını biliyordu, bir de azarlamanın üzerine evde dayak yemek vardı tabi. İhtiyacını pantolonuna yapmayı düşündü bir ara ama sınıfa rezil olacaktı. Çocuklar bir' lakap takıp yıllarca alay edecekti. Ali çok zeki bir çocuk olduğu için nerde ne yapılması gerektiğini, yaptığın şeyin neyle sonuçlanacağını az-çok tahmin ede biliyordu. Bahar hanım çocuklara bazı kelimelerin iki anlama geldiğini söyledikten sonra daha iyi anlamaları için tahtaya yazmaya başladı. Ali, Bahar hanımın tahtaya taraf dönmesini görünce gülümsemeye başladı. Ön taraftan bir kız, yüksek sesle, işaret parmağıyla Ali'yi göstererek 'Öğretmenim Ali sınıfın duvarına işiyor "diye seslendi. Bir an da tüm sınıf Ali ye doğru bakmaya başladı, bazı kızlar gözlerini kapatıyordu, erkek çocuklar ise gülmekten kendilerini zor tutuyorlardı. Bahar hanım öylece Ali'yi izliyordu. Yanına gidip kulaklarından tutarak dövmek istiyordu ama kurallar gereği bunu yapamazdı, annesine de bir şey söyleyemezdi, Ali sonuçta iki kez ısrarla izin istemişti. Ali işini bitirdikten sonra Bahar Hanım bağırarak, sınıfı terk etmesini söyledi. Savaşı Ali kazanmıştı. Çocuklar kötü koku yüzünden burunlarını tutuyorlardı ama Bahar Hanım egosunu yenerek "pencereleri açın " diyemedi. Baskı, şiddetin artık bir noktaya kadar insanları susturacağını anlamıştı. 

Ali ıslık çalarak oklun arkasına doğru koşmaya başladı, hiçbir çocuk yoktu. Köpeği öylece yerinde duruyordu. Islık çalarak kendisine doğru gelmesini istedi ama köpeği hiç kımıldamıyordu, yanına yaklaşarak başını okşamaya başladı daha sonra kuyruğuna bakınca kuyruğunun kesildiğini gördü. Şerefsizler köpeğin kuyruğunu kesmiştiler daha kötüsü ise arka ayaklarına sopayla vurdukları için köpeği artık ayağa kalkamıyordu. Ali kendini tutamayıp ağlamaya başladı. Daha sonra çantasını açarak, kitabından sayfalar kopararak köpeğin kuyruğundaki kanamayı durdurması için sarmaya başladı ama 5 dakika sonra kesik yerden yeniden kan aktığını görünce sinirlenmeye başladı. "Zaten bi' kanamayı durduramayacaksa bu anasını siktiğim kitaplarını hangi sike derman diye okutuyorlar bize "diye tüm kitapları çantasından çıkartarak okulun bahçesine dağıttı. Köpeği çantaya koyarak eve doğru koşmaya başladı. Evin önüne geldikten sonra çantasından köpeğini çıkararak bir ağacın gölgesine bıraktı, Köpeğini evde beslemeyi çok istiyordu ama önce annesi Derya hanımdan izin alması gerekti. Kapıyı açmadan önce üzerine çeki düzen verdi, kapıyı sakince açtıktan sonra "anne ben geldim " diyerek odasına geçmeyi bekliyordu ama Derya hanım telefon konuşmasını yarıda keserek, saate baktıktan sonra " bu saate senin okulda olman gerekmez mi ?" Diyerek, Ali'yi soruya tuttu. Ali "son dersimiz edebiyattı, Bahar öğretmen hasta olunca bizi de eve bıraktılar " diye yanıt verdi. Derya hanım Ali'nin üzerine göz gezdirirken gömleğindeki kan lekesi dikkatini çekti. "Şu gömleğindeki kan lekesi ne öyle, bak doğruyu söyle kırmayım bacaklarını " .Ali kötü bir şey yapmadığını biliyordu, annesinin onu doğru anlayacağını, yardım edeceğini umut ederek okulda ne yaptığını hepsini tek tek anlattı. Tam "anne lütfen köpeği evde besleyelim " derken Derya hanım tüm gücüyle Ali'nin yüzüne bir tokat vurdu "Hemen elini yüzünü yıkıyorsun, bir daha köpekle oynadığını görürsem daha beter döverim seni "diye Ali'yi tehdit ettikten sonra telefonunu götürerek misafir odasına geçti. Kanepeye oturduktan sonra Seda hanımla konuşmaya başladı

- Derya, kim geldi kız, hemen yüzüme kapattın telefonu, kocam mı geldi?

+Yok, Yusuf geldi. Gelmez olaydı, babasından ayrı çekiyorum oğlundan ayrı

- Ne oldu? Çok sinirlenmişsin yine

+ Oklun bahçesinde bir köpeğin kuyruğun mu kesmişler ne, bizim saf'da evde besleyelim diye bana yalvarıyor. Bunlara kalsa ev hayvanat bahçesi olur.

- Çocuk işte, çok fazla üzerine gitme. Her şeye çok fazla sinirleniyorsun bak, kendine dikkat et

+ Nasıl sinirlenmiyim ya, Bir mutlu haber alıyor muyuz ki yüzümüz gülsün. Zaten son zamanlarda kadınlara karşı şiddet haberleri iyice çileden çıkarttı beni

- Çok doğru söylüyorsun Derya, Ben'de artık bıkmaya başladım valla, anlayamıyorum ya, bir insan ne kadar şerefsiz olmalı ki kendi eşine el kaldırsın.

Derya hanımın kafası Seda'yla konuşmaya karıştığı için Ali'yi unutmuştu. Ali yüzünü yıkarken, 
bir yandan annesinin konuşmasını dinliyordu. Annesi hem kadınlara karşı şiddetten şikâyet ediyordu
,Ama aynı zamanda da, kadınlara karşı şiddet sahneleriyle dolu dizileri sabah akşam izliyordu.

Ali yüzünü yıkadıktan sonra kendi odasına geçti. Çekmecesini açarak babasının okuması için verdiği kitapların arasına biriktirdiği parasını götürerek arka cebine koydu. Daha sonra, buzdolabından yarım kalmış sucuğu götürerek hızlı bir şekilde evden ayrıldı. Köpeği bıraktığı yerde, Ağacın gölgesinde oturuyordu, çantasını açarak köpeğini içine koydu daha sonra sucuğu verdikten sonra çantanın ağzını hava alması için biraz açık bıraktı, Yolu bu kez çok uzaktı. Dün reklamlarda bir yer görmüştü, sokak hayvanlarını ücretsiz tedavi eden bir yer, ismi İngilizce olduğu için aklında kalmamıştı ama otobüsle 3 durak uzakta olduğunu biliyordu. Birkaç kez annesiyle kıyafet almaya giderken yanlarından geçtiğine emindi. Otobüse bindikten sonra en arka koltukta oturdu. İçinde, köpeğinin iyileşeceği ile ilgili bir umut vardı. Zaten o umut değil midir, bizleri bir yerlere götüren.
Çantanın ağzını azcık açarak eliyle köpeğiyle oynamaya başladı, ikinci duraktan sonra tüm dikkatini yola vermişti, İlerde Köpek ve kedi resimli bir tabela görünce bir sonraki durakta indi. Tek yapması gereken şey doktora köpeğini tedavi ettirmek kalmıştı. Yolu dikkatli bir şekilde geçtikten sonra reklamda gördüğü yere varmıştı. Dışarı taraftan demirden büyük bir kapısı vardı, araba yaklaşınca kapının kendiliğinden açıldığını görünce, büyük kapının araba için olduğunu anlamıştı, yandaki küçük kapıdan geçmek isteyince, üniformalı bir adam kolundan tutarak " buraya giremezsin "söyledi. Ali çantasındaki köpeği göstererek "köpeğimi tedavi etmek için geldim "söyleyince üniformalı adam "tamam şimdi gire bilirsin " diyerek eliyle Ali'ye çam kapıyı işaret etti. Ali içeri girince gözleriyle her tarafı süzmeye başladı. Pahalı yabancı arabalar vardı. Sokakta asla rastlayamayacağı köpekler, kediler görmeye başladı. Her taraf çok temizdi. Çam kapıya yaklaşınca kapı kendiliğinden açılmaya başladı, aynı süpermarket kapıları gibi. Ali nereye gideceğini bilmediği için elinde ufak bir kedisi olan bayanın peşine düşmeye başladı. Aslında bayanın elinde olan köpekti ama Ali sokaklarda büyüdüğü için böyle küçük köpekler hiç görmemişti. Hem köpeğin üzerinde kıyafet de vardı.
Elinde köpeği olan bayan, masaya yaklaşarak, takım elbiseli bir bayanla konuşmaya başladı. Ali, kadının arkasında durarak, konuşmalarının bitmesini bekliyordu. Sonra dikkatini içi para dolu, kenarları camdan oluşan bir kutu çekmeye başladı.
Hayvanlara yardım için toplanılan bir para kutusu olması gerekti bu. Böyle bir şeyi daha önce babasıyla camiye gedince görmüştü ama gördüğü sadaka kutusu demirdendi ve sıkıca kilitlenmişti. Belki kimin ne kadar para atması bilinmemesi için öyle yapmışlarıdır. Babam "gizli yapılan iyilik daha hayırlıdır " söylerdi. Ali bir anlık dalgınlığa uğradığı için öndeki bayanın gitmesinden habersiz olmuştu, Takım elbiseli bayanın "buyurun nasıl yardımcı ola bilirim "sözlerinden sonra kendine gelerek, çantasındaki köpeğini gösterdi. Takım elbiseli Bayan Ali'nin ismini sordu daha sonra köpeğin ismini sorarken Ali, isim koymadığını söyledi. Takım elbiseli bayan önündeki kâğıda bir şeyler karaladıktan sonra Ali'ye koltukların birinde oturarak doktorun gelmesini beklemesini söyledi. Ali 10 dakika bekledikten sonra mavi önlüklü bir doktor yaklaştı, önce selam verdikten sonra köpeği kucağına aldı. Biraz köpekle oynadıktan sonra Ali'ye köpeğinin doktora getirmeden önce banyo yaptırmasını söyledi daha sonra köpeğin bacaklarında ellerini gezdirdikten sonra kemiklerinin kırıldığını söyledi. Ali çok üzgün bi'şekilde doktora bakarak "iyileşmesi için bi'şey yapabilir miyiz peki? " söyleyince, Doktor "kuyruğu için bir şey yapamayız ama bacakları için geç değil, tedavi yaptıktan sonra bir aya iyileşir, önce kırıkları daha net görmemiz için röntgen çekmemiz gerek. Şimdi bir kedinin aşı olması gerek, onu yaptıktan sonra senin köpeğinle ilgileniriz "diyerek Ali'nin yanından ayrıldı. Ali doktoru beklerken takım elbiseli Bayan Ali'nin yanına gelerek, bir kâğıt uzattı. Ali kâğıda bakarken bazı rakamların olduğunu gördü ama anlam veremedi "bu rakamlar ne anlama geliyor "diye takım elbiseli bayana sorunca, bayan kendini tutamayıp gülmeye başladı " şu gördüğün rakamlar köpeğine röntgen çekmemiz için gerekli olan para oluyor "söyledi. Ali "sadece yol param var "söyleyince takım elbiseli bayan, sesini yükselterek, " paran yoksa neden köpeğini buraya getirdin "diye Ali'ye sinirlenmeye başladı. Ali bu yeri reklamda gördüğünü, reklamda "sokak köpekleri ve kedilerinizi bize getirin biz tedavi edelim "sözlerini duyunca, kendi köpeğimi tedavi etmek için buraya getirdim diye her şeyi takım elbiseli bayana anlattı. Takım elbiseli bayan, buranın devlet hastanesi olmadığını, özel bir yer olduğu için tüm masrafları müşterilerin karşılaması gerektiğini söyledi, "Reklamda, sokak köpeklerini bize getirin, biz tedavi edelim söyleye biliriz ama bu parasız tedavi yapıyoruz anlamına gelmez!" Ali öylesine donup kalmıştı, bir anda aklına camın içinde ki, hayvanlar için toplanılan para gelince, takım elbiseli bayana camın içindeki parayı işaret ederek "peki o paralarla tedavi yapsak olur mu? Diye, soru sorunca, Takım elbiseli bayan sert bi'şekilde "hayır olmaz "diye yanıt verdi. "Camın içinde toplanılan paralar bu yerin masrafları için harcanılıyor" . Ali bu cevabın farklı şeklini camide ki, hocadan duymuştu, Ali ayakkabısının eskimesinden dolayı hocadan sadaka kutusundan yeni ayakkabı alacak kadar para istemişti ama hoca bu paraların caminin masrafları için toplanıldığını söylemişti. Zaten o paralarla bir yetimin karnının doyurulduğunu kimse görmemişti. Ali'nin onca çabası boşa gitmişti. Takım elbiseli bayanın " paran yoksa tedavi yapamayız "sözlerinden sonra Ali köpeğini çantasına koyarak üzgün bi'şekilde dışarı çıktı. Haykırarak ağlamak istiyordu ama öylece donup kalmıştı. Köpeği gözleri önünde acı çekmesine rağmen bir şey yapamıyordu. Köpeğinin yerin de annesi ya da sevdiği, bir arkadaşı da ola bilirdi hatta kendisi bile. Yaşadığı bu korkunç hakikat Ali'nin tüm vücudunu ele geçirmişti. İliklerine kadar acıyı hissedebiliyordu. Para üzerine kurulan bu sistemin karşısında ne kadar aciz olduğunu anlamıştı. Ali'nin bünyesi bu gerçeklere daha fazla dayanamazdı.
Köpeğini yere bıraktıktan sonra kusmaya başladı.


Yorumlar

Popüler Yayınlar