BOKTAN BİR GÜN


Mutlu bi’ şekilde uyanırsın. İçinde sebebsiz bir mutluluk duygusu olur. Uyandığın zaman, yaşadığın bu duygunun üzerine düşünmeye başlarsın. Aklına 2 aylık ödeyemediğin kira borcu gelince 5 dakika önce yaşadığın mutluluk sevinci, anne küfrüyle yer değiştirir

Bi’ güzel kahvaltı hazırlarsın kendine. Çayına iki şeker atıp karıştırıp bi’ yandan pencereden insanları izlersin. Fahriye Teyze’yi, kedilere yemek verirken görünce içinden "İnsanlık ölmemiş lan!" dersin. 5 dakika sonra Fahriye Teyze’nin elinde taş, köpekleri kovaladığını görünce "Tamam lan! Sadece kedileri seviyormuş.” dersin. Çayından bi’ yudum alınca "Bu ne ara buz gibi oldu amk?" dersin. Wp'dan gelen sahte "Günaydın.” mesajlarına "Götü kalkmış." demesinler diye cevap vermek zorunda kalırsın.  Kol saatine baktıktan sonra, işe gec kalmamak için alelacele evden ayrılırsın. Sokağı süpüren Gamze Teyze’ye, gülerek selam verdikden sonra bi’ eliyle memesinin açık kalmış yerlerini kapattığını görünce bi’ garip olursun. İlaç almak için eczaneye girersin. 3 kişinin sırayı beklediğini görünce kendi yerini alıp, sıranı beklersin. 5 dakika sonra arkana bakınca, eski sınıf arkadaşın feminist İpek'i görürsün. İçinden "Haaasiktir lan!” dersin. Göz göze geldikden sonra "Hadi bana yer versene, öküz olmadığını kanıtlasana.” diye gözünün içine böm böm baktığını görünce, hafif bi’ sırıtışla kendi yerini verirsin.

 İlacını aldıktan sonra, eczaneden çıkarsın. Uzaktan Faruk Abi’ye, bi’ selam çakarsın. Eliyle “Fermuarın açık kalmış, oğlum " uyarısını aldıktan sonra kızarmış yüz ifadenle fermuarını kapatarak sanki bi’ şey olmamış gibi yoluna devam edersin. Atıştırmalık bi' şey almak için Remzi Dayı’nın bakkalına gidersin. Remzi Dayı bayağı koltuğuna yayılmış, tüplü televizyonunda kadın boksçuların kavgalarını izliyorken, üzerinde son kullanma tarihi yazısını bualamadığın keki gösterip, parayı masanın üzerine bırakırsın. Bu arada bi’ şeyi fark ettiniz mi? Neden iki kadın sokak ortasında kavga ederken bu şiddet oluyor? Haberler bu tarz videoların arkasına gerilim müziği koyarak bize bunun kötü bi’ şey olduğunu söylüyor ama iki kadın sokak ortasında değil de bir ringde birbirlerine kafa göz dalmalarını bi’ yarış olarak bakarak utanmadan alkış yapıyoruz, burada bi’ saçmalık yok mu? Neyse, ben otobüs bekliyorum, şimdiye gelir. Siz bunun üzerine  bi’ düşünün ama.

Hüzünlü bir şarkı eşliğinde hikayemize devam ediyoruz.

🎶Ados-Ahmak

Belki de her şeyden bunalmışlığın bi’ göstergesiydi otobüste en arka koltukta oturup cam kenarından insanları izlemek. Şehrin gürültüsünü duymamak için kulaklıklığı takarak yüksek sesle müzik dinlemek. Toplumun oluşturduğu baskılar yüzünden aniden kaçıp gitme isteği. Bi’ anlık gaza gelinip yapılmış hatalar, pişmanlıklarla dolu geçen yıllar. Düzensiz bir sistemde, bir düzen oluşturarak yaşama tutunma çabası. Renkli umutlarını siyah takım elbise giyerek, siyah asfalt üzerinde işe giderek, aylık maaşa satmak. Sonuç: Sadece kan pompalayan bir kalp, sırıtan yüz kasları, gülümsemeye gardiyan kesilmiş hüzünlü hatıralar, durduk yerde başlayan ağlama krizleri, yemeklerin mezesi olmuş intihar ilaçları,  aklını kemiren parodoks sorular. Sisteme geri dönmen için yazılmış reçeteler. Mutlu bir hayatının olduğunu sana empoze eden televizyon programları. Uyuman için nini söyleyen haber spikerleri, daha fazla tüketerek sistemin kölesi haline getiren reklamlar. Takvime bakmaya ihtiyaç duymayacağın bir yaşam rutini. Hayatının ne kadar değersiz olduğunu küfür gibi yüzüne vuran trafik.  Deli olmana neden olaçak korna sesleri ve bunlar yetmezmiş gibi, kendisini Tanrı sanan şeref yoksunu patronun koltuğuna yaylanarak, işe 5 dakika geç kaldığın için seni azarlaması ve bi’ yandan söyledikleri sikinde olmasa bile üzgün bir surat ifadenle yere bakarak hayatını sorgulamak. “Ben böyle sistemin ta anasını s....!” diye kapıyı suratına kapatmayı çok isterdim ama iki aydır ödeyemediğim kira borcum, zorunlu olarak sırıtarak kapıyı kapatmaya ikna eder.

-Adem, yine mi patrondan fırça yedin?

Tanıştırayım, iş arkadaşım Mete.
Kendisi karaktersiz olmakla beraber omurgasız biridir de. Patrona daha iyi gözükmek için satamayacağı iş arkadaşı, yapamayacağı kahpelik yoktur. Sadece kendi çıkarlarını düşünen, hayatı boyunca bir tek felsefi soru üzerine kafa yormayan, toplumun onayladığı inançların üzerine hayatını sürdürün biridir. Toplum tarafından dışlanılmak en büyük korkusudur. Bu korku yüzünden "iyi insan" taklidi yapmak yeteneğini olabildiğince geliştirmiştir. Vasıfsız görünmemek için din, siyasi parti, takım tutmaktadır. Bu tip insanların hayatı iki söze sığabiliyorken, (yaşadı ve öldü) sözlerini hiç kesmezseniz saatlerce ahlak kurallarından, (ki o kurallar apış arasından öteye geçemeyen kurallardır) cinsel hayatlarından bahsedip dururlar. Birilerinin başarısını, güzel/faydalı işler yapan insanları gördükleri zaman tahammül edemezler, hemen kötülemeye/karalamaya başlarlar. Daha sonra içlerinde "BİR SİKE DERMAN OLAMADIN!" Diye haykıran vicdan sesini susturmak için saatlerce televizyon izleyerek, ezilen insanlara bakarak kendilerini rahatlatırlar. Ve bu rahatlığı Mete'nin yüzüne baktığım zaman görebiliyordum.

+Bi' şey mi dedin, Mete?

-Patron diyorum yine mi laf soktu sana? Buraya kadar sesi geldi de, istemeden kulak misafiri oldum.

Metenin elinde kitap görünce bir an şaşkına dönmüştüm. Mete: kafasına silah dayasanız bile kitap okumayacak insandır. İstemsizce gülümsemeye başladım.

+Kitap mı okuyorsun sen?

-Evet, kişisel gelişim kitabı okuyorum. Buse hanım tavsiye etti de sen neden sordun?  

+Tamam, şimdi anlamış oldum, neden kitap okuduğunu. Zaten sizin gibi insanlar kitabı: para, am, cenneti kazanmak için okurlar. Yoksa, gerçekleri öğrenmek için asla elinizi kitaba sürmezsiniz. Okuduğunuz masal kitapları, izlediğiniz aşk dizileri sizleri yalanlarla, masallarla uyutarak, kendi sistemlerinin kölesi haline getiriyor. Ve sizlerde uyuyorsunuz. Çünkü kendinizle, gerçeklerle yüzleşmekten, "hayır" söylemekten korkuyorsunuz. Hak etmediğinizi düşündüğünüz hayatı bile hak etmediğinizi düşünüyorum. Çünkü, hak etmediğiniz hayatı bile hak edecek  bir şeyler yapmıyorsunuz. Yaptığınız tek şey sadece tüketmek. Gelecek nesillerin umutlarını mahveden sisteminizde, beni tiksindiren 3 şey var. Ezbere, sadece kendi çıkarlarını düşünmek üzerine kurulu okul sisteminizden, savaşmayı, kan dökmeyi kahramanlık sanan vatan sevginizden, ahlakı sadece bacak arasında gören zihniyetinizden tiksiniyorum bu bir! Yapmacık, sahtelik dolu ilişkilerinizden. Güzel sözlerin arkasına sakladığınız iğrenç niyetinizden, yere göğe sığdıramadığınız o egonuzdan iğreniyorum bu iki! Yalakalardan, yalakalıktan, yalakaca edilmiş laflardan ve davranışlardan da nefret ederim bu üç! (Bu arada bu son kısım “Yeraltı” filminden alıntıdır. İzlemenizi tavsiye ederim) Şimdi sana gelelim karakter yetmezliği çeken, karaktersiz. Gelişmemiş kişiliğini, geliştirmek için okuduğun kişisel geleşim kitabını, hiç üşenmeden sayfalarını tek tek koparıp götünüze sokarım!

Bu tarz diyaloglar ne yazık ki sadece filmlerde oluyor. Yada benim gibi hayalperest insanların kafasında dönüp dolaşıyor.

Zamanı 5 dakika önceye alabilir miyim?

-Adem, yine mi hayallere dalıp gittin?

+Bi şey mi dedin, Mete?

-Patron diyorum yine mi laf soktu sana? Buraya kadar sesi geldi de, istemeden kulak misafiri oldum.

+Evet, Mete. Ne yapacaksın, patron işte amk!

Git gide kendimden uzaklaştığımı görüyorum. Sistemin tasarladığı Ademle, kendi içimde bana doğru yolu gösteren Adem arasında sıkışıp kalmışım. Ne yapacağımı, hangisini dinleyeceğimi bilemiyorum. İnsanlar içinde gülen, mutlu gibi gözüken Adem; akşam olunca içindeki haykırışları susturmak için boğulurcasına ağlamaya başlıyor. Ve zaman öyle çabuk geçiyor ki, bi' bakmışsınız, istemediğiniz insana dönüşmüşsünüz. Sabah 8’de şişmiş göz altıyla kalkmak, apar topar kahvaltı yapmak. Kira fatura, yemek, giysi gibi saçma ihtiyaçları karşılamak için 10 saat çalışmak. En sonunda işten çıktığın zaman, son otobüsü kaçırmak. Yanından geçen taksilere bakarak cebindeki son paraya sımsıkı sarılmak. Bu yetmezmiş gibi bir de yağmur yağmaya başladıysa. Bomboş sokaklarda ıslanarak, eve doğru yürümek. Boktan bi gün işte abi, başka bi şey değil!



Yorumlar

Popüler Yayınlar