ADEM
Âdem bey, içinden küfürler ederek eve doğru yürüyordu.
Aslında Âdem, çok kibar biridir, asla küfür etmezdi ama üzerinde tam bir yılını durmadan harcadığı hikâyesinin kitabını çıkarmak isteğine, hiçbir yayın evinden olumlu cevap alamamış olması onu baya bir sinirlendirmişti. Âdem, gömleğinin ön cebinden anahtarı çıkararak, kapıyı açtıktan sonra içeri girerek, kapıyı sert bir şekilde kapattı. Siniri halâ geçmemişti.
"Ulan siz ne anlarsınız felsefeden, size pembe ayılı beyaz atlı prenses lazım. Neymiş efendim: topluma, düzene, aileye, dine, siyasete, ahlaka, geleneklere aykırı şeyler, artı; argo kelimeler, küfürler, bol şiddet, cinsellik sahneleri yüzünden yaz.. Ulan şerefsizin saymadığı şey kalmamış be. Lan zaten raflara giren on kitabın dokuzu aşkla ilgili, bırakın da biz de bir şey yazalım di mi, ama yok amına koyayım. Ulan gel de sinir olma, bir yılını ver, sonunda amına koyduğumun piçler yüzünden..."
Âdem, biraz sakinleştikten sonra telefonuna çalmaya başladı. Arayan, Psikiyatristi Alper beydi
- Alo...
+ Efendim
-Âdem bey, müsayit misiniz?
+Evet, Buyurun sizi dinliyorum.
-Sizin kitap işiniz vardı bu gün. Yayın evleriyle konuşup anlaşabildiniz mi?
+ Olmadı o iş, Alper bey. Bir türlü anlaşamadık. "Fikirleriniz toplumu kötü etkiliyor.” deyip kovdular beni.
-Âdem bey, benim bir yakın arkadaşım, yayın evlerinde çalışıyor. Demin onunla konuştum, sizi anlattım. Bazı yazılarınızı ona okuttum, çok hoşuna gitti. Numaranızı da verdim, en kısa zamanda sizi arayacak.
+ Teşekkür ederim Alper Bey
-Mücadele etmek zorundayız Âdem.
Öyle kolaylıkla pes edemeyiz. Bir haber olursa ben sizi yine ararım, hadi kendinize iyi bakın.
Âdem, yorgun bi' halde koltuğuna oturdu. Kızının resmine baktıktan sonra duygulanmaya başladı, ağlamamak için kendini zor tuttu, daha sonra kendine gelmek için en sevdiği şarkıyı dinlemeye başladı.
Bazı şarkılar vardır her satırı hatıralarla dolu, o şarkı, artık şarkı olmaktan çıkıp hayatınızın özeti olur.
Âdem, yarım kalmış hikâyesini yazmak için notebook'un karşısına geçti ama bu kez başka bir sorun vardı. Aşağıdaki komşunun kavga sesleri... Âdem, bir aydır taşındı buraya ama geldiği günden beri kavga sesleri durmuyordu, artık dayanamadı zaten sinirliydi. Hızlı bir şekilde merdivenlerden inerek komşunun kapı zilini aralıksız çalmaya başladı. Kapıyı kirli sakallı, göbeği tişörtünden dışarı fırlamış, orta yaşlı alkolik Cafer açtı, "Ne var lan, ne diye kapının zilini çalıyorsun, kim oluyorsun lan sen?" diye üzerine doğru bağırmaya başladı. Âdem yine kibar bir şekilde "Efendim ben üst komşunuz, yeni taşındım ismim Âdem.” diyerek elini uzattı ama Cafer eline bakmaya bile tenezzül etmedi. Âdem yine konuşmasına devam etti "Efendim ben yazı yazıyorum..."
Cafer, Âdem’in sözünü keserek, yüksek sesle konuşmaya başladı" Sikerim lan yazını! Yazı yazıyormuş. Ulan, Nerenin delisi varsa beni bulur"
Âdem benzin kokusun alınca kapı arasından içeriye baktı. Yerlere uzanmış bir kadın gördü, kıyafeti yırtılmıştı. Muhtemelen bu şerefsiz sevişmek istemiş ama karısı istemeyince tekme tokat dalmıştır. Daha sonra masanın altına saklanmış. 8 yaşlarında bir oğlan gördü. Ağlayarak annesine bakıyordu, ağzı kanamıştı, annesine yardım etmek istiyordu ama babasına gücü yetmeyeceğinden korkuyordu. Âdem, bir anda gülümsemeye başladı. Cafer, Adem'in gülümseyerek ona baktığın görünce, sinirlenmeye başladı. "Neye sırıtıyorsun ulan?” diye üzerine gidince, Âdem "Hiç, aklıma bir şey geldi ona güldüm, neyse rahatsız ettiğim için özür dilerim." diyerek hemen uzaklaşarak evine geri döndü, zaten bok gibi bir gün geçirmişti.
Ertesi gün Âdem, çöp poşetini atmaya giderken, Serkan Âdem’i acele yanına çağırdı, " Ne var Serkan yine ne oldu?" diyerek Âdem Serkan’ın yanına oturdu.
- Dün akşam çok korkunç şeyler olmuş Âdem, aklın almaz. Bizim bu yan apartmanda, Deniz hanım kalıyor. Kızının ismi Pelin. O intihar etmiş. Ulan, zavallı kıza, bir yıl önce Reşat denilen şerefsiz tecavüz etmişti. Birde kendisi tarih öğretmeni olacak.
+Okulda nasıl tecavüz edebilir ki? Hiç mi bir öğrenci yardım etmemiş?
-Öğrenciler sınavlarını bitirib gittikten sonra Pelini yanına çağırmış. Sınıfda sadece ikisi varmış. Peline, sınavdan onu geçireceğini, büyük not yazacağını söylemiş, karşılığında da kendisi ile birlikte olmasını istemiş.
Pelin kaçarak kendisini kurtarmak istemiş ama şerefsiz, kalemi eline alarak, Pelin'in koluna batırmış, Daha sonra bağırmasın diye, ağzını kapatmış. Kız da daha fazla dayanamayıp oracıkta bayılmış. Bir yıl oldu ama Pelin o acıyı unutamadığı için, dün akşam kendini asarak öldürdü. Babasını da biri bıçaklayarak öldürmüş. Hem de kendi evinde. Deniz hanımda 5-ci kattan kendini aşağı atmış. Aklım almıyor ya, böyle bir şey ola bilir mi?
+ Benim kaldığım apartmanda da Cafer'i öldürmüşler.
-Alkolik Cafer mi öldü? Vay amına koyayım ya. Dün akşamdan sağ çıkan, biz kalmışız desene.
Serkan cebinden sigarasını çıkarıp yakmaya başladı
-İnanıyor musun abi hiç üzülmedim, ölünün arkasından konuşmazlar ama bu şerefsiz var ya, karısı Betül'e çektirmediği çile kalmamıştı, iyi oldu abi. Kimin yaptığını bilsem gidip o mübarek ellerinden öpücem valla. Karısının parasını yiyerek mahallede kabadayılık yapıyordu şerefsiz. Görüyor musun abi, Allah ne yapıyorsak eninde sonunda önümüze çıkarıyor, kurban olduğum Allah işte.
KORKULARIYLA YAŞAYAN BİRİ, SAATLİ BOMBA GİBİDİR
Komiser Murat, Betül hanımın su içtikten sonra konuşmasını bekliyordu, Murat bey, "şimdi iyi misiniz?" sorusundan sonra Betül hanım kafasını yukarı aşağı yaparak, iyi olduğunu söyledikten sonra konuşmasına devam etti
+Babam beni zorla evlendirdi Cafer'le.
Evli olduktan sonra bir yıl içinde çok değişti Cafer. Arkadaş çevresi çok kötüydü, durmadan bir yerlere davet ederlerdi. Bazen haftalarca eve uğramazdı, benden sıkça para isterdi, üzerine gidince de kavga edip eve uğramazdı. Son zamanlar en ufak bir şeyi bile bahane ederek kavga çıkarıyordu, bende kavga çıkmasın diye akşam uyumadım gelmesini bekledim. Yemeğini hazırladım, eve geldiği zaman bir söz söylemeden televizyonun karşısına geçti, çok sinirliydi "acıktın mı, yemek getiriyim mi?" diye sormaya korktum. Mutfağa geçerek yemeği ısıtıp önüne koydum, birkaç kaşık tattıktan sonra bana baktı, kıyafetlerime göz gezdirdi "bu nasıl giyinmek böyle" diyerek sinirlenmeye başladı hemen, başka kıyafetimin kalmadığını hepsini makineye attığımı söyleyince, masanın üzerindeki tabağı duvara fırlattı, üzerime bağırmaya başladı, hemen koşarak yıkanmamış giysilerimi giydim, tek isteğim bu akşamın kavgasız geçmesiydi. Ben kıyafetlerimi giyerken, birisiyle telefonda konuşmasını duydum.
Durmadan küfürler ediyordu, telefonu kapattıktan sonra vurup kırmaya gözleriyle bir şeyler arıyordu, bense köşeden sessizce otuyordum. Sonra kapıyı kapatarak evden ayrıldı, o kadar mutlu olmuştum ki, her şeyin bittiğini düşünmüştüm, 30 dakika sonra eve geri döndü elinde damacana vardı "seni de kendimi de yakıp kurtulacağım artık" diyerek damacanadaki benzini eve dökmeye başladı. Yapmamasını söyledim, ayaklarına kapandım, en son kolundan tutarak damacanayı elinden alınca, bana tokat vurdu, o an bayıldım.
Betül, gözyaşlarına hâkim olamayınca masanın üzerinden iki tane peçete götürerek önce burnundan akan suyu sonra gözyaşlarını silmeye başladı. Murat bey, koltuğundan kalkarak pencereyi açıp, hüzünlü bir halde dışarıya bakarak, düşünmeye başladı. Çok fazla kadın cinayeti görmüşdü, genellikle şiddete daha fazla dayanamayan kadınlar intihar ederek kendilerini öldürüyorlardı. Bu yüzden, Betül'ün kendisine zarar vermesinden çok korkuyordu. Murat bey kendi yerine geçerek, konuşmaya başladı.
-Betül Hanım korkmanıza gerek yok, artık bizim korumamız altındasınız. Bir sıkıntınız olduğu zaman, hiç çekinmeden bizden yardım alabilirsiniz, lütfen kendinizi toparlayın.
Murat bey konuşmasına devam ederken kapı arkasında Ömer sigarasından sonuncu nefesi çektikten sonra kapıyı iki kez tıklatarak "Komiserim girebilir miyim?” dedikten sonra içeri girdi, Betül hanımı üzgün bir şekilde görünce kısık bir sesle "geçmiş olsun" söyledi daha sonra yüzünü Murat komisere döndü
- Soruşturma nasıl geçti Ömer?
+Komşuların hepsini soruşturmaya aldım, hepsi aynı şeyi söylüyorlar.
Çok sık kavga ettikleri için komşuları cinayetin işlendiği gece kavga seslerine pek fazla aldırış etmemişler. Mahalleye yabancı birinin girip çıktığını da gören olmamış. Bu arada Komiserim inanır mısınız sabahtan bir şey yemedim, sigara bile içmedim, En sona Âdem komşusu kaldı, onunda soruşturmasını aldıktan sonra ben gidebilir miyim?
-Tamam, Ömer sen gidebilirsin. Âdem’in soruşturmasın ben yaparım.
+ Yok, olmaz, Komiserim ben...
- Aykut git dedim işte uzatma! Ayakta uyuyorsun zaten.
+Tamam Komiserim.
Ömer'in konuşmasından sonra Betül'ün kafası iyice karışmıştı. O akşam katil ile ilgili gördüğü bazı şeyler vardı ama bunu Murat komisere söyleyemezdi.
Âdem'in soruşturmasının bitmesini bekleyecekti. Bu yüzden elini başına götürerek, " Başım çok ağrıyor, Murat bey, burda durdukca gözlerim kararıyor"
Söyledikten sonra, Murat bey not almak için önünde bulunan defterini kapattı.
-Tamam, Betül Hanım isterseniz evinize gidin, güzelce dinlenin, sizi de anlıyorum çok büyük bir kazadan kurtuldunuz, ben Ömer'e söylerim sizi evinize bırakır
+Rahatsız etmeyim şimdi, zaten yorgundu.
-Yorgun falan değildi, sadece sevgilisiyle buluşmak için bir yalan arıyordu, ben de izin verdim. Şimdi söylerim sizi evinize bırakır.
Betül, Murat bey'e teşekkür edib kapıdan çıkarken, Adem'le göz göze geldi.
Murat bey Âdem’i içeri aldıktan sonra soruşturmaya başladı.
Âdem, cinayetin işlendiği akşamda neler yaptığını anlatmaya başlayınca, Murat bey daha fazla kendini tutamayıp telefonuna baktı. Aklı halâ eşine yazdığı mesajında kalmıştı. Eşinin mesajı okumadığını görünce, içinden derin bir of çekti.
Dün akşam çok büyük bir hata yapmıştı. Eve sarhoş gelmesi yetmezmiş gibi, kızının doğum gününü de berbat etmişti. Kızına attığı tokat aklına gelince, kendisini parçalamak istiyordu, sinirlerine hâkim olamıyordu. Eve gidince kızının ayaklarına kapanarak özür dileyecekti. Yoksa bu pişmanlık acısına daha fazla dayanamazdı.
Murat bey, tüm gücünü toparlayarak, Âdem’in konuşmasını dinlemeye başladı
+Geç bir saatte eve geldiğim için hiçbir kavga sesi duymadım. Zaten çok yorgundum, eve gider gitmez hemen uyudum.
-Sizce Cafer'in katili kim olabilir?
+Ben mahalleye yeni taşındım Murat Bey, komşularımı yeni tanımaya başlıyorum, bilmeden birinin ismini karalayamam.
-Tamam, Âdem Bey gidebilirsiniz, numaranızı aldık. Cinayetle ilgili aradığımız zaman ne olursa olsun aramalara cevap verin.
Âdem’in gitmesinden sonra Murat Bey koltuğuna iyice yaslandı, içten içe Cafer'in ölümüne seviniyordu. Murat bey için Cafer gibileri yaşamayı asla hak etmiyordu.
Bir parmağınız kanadığı zaman, kanı yalarsınız hatta bundan haz bile alabilirsiniz ama biri size bak benim de parmağım kanıyor yalamak ister misin derse tiksinirsiniz. Aslında hepimiz içimizde bi seri katil saklıyoruz, başka birinin kanından tiksindiğimiz falan yok...
Âdem bey, içinden küfürler ederek eve doğru yürüyordu.
Aslında Âdem, çok kibar biridir, asla küfür etmezdi ama üzerinde tam bir yılını durmadan harcadığı hikâyesinin kitabını çıkarmak isteğine, hiçbir yayın evinden olumlu cevap alamamış olması onu baya bir sinirlendirmişti. Âdem, gömleğinin ön cebinden anahtarı çıkararak, kapıyı açtıktan sonra içeri girerek, kapıyı sert bir şekilde kapattı. Siniri halâ geçmemişti.
"Ulan siz ne anlarsınız felsefeden, size pembe ayılı beyaz atlı prenses lazım. Neymiş efendim: topluma, düzene, aileye, dine, siyasete, ahlaka, geleneklere aykırı şeyler, artı; argo kelimeler, küfürler, bol şiddet, cinsellik sahneleri yüzünden yaz.. Ulan şerefsizin saymadığı şey kalmamış be. Lan zaten raflara giren on kitabın dokuzu aşkla ilgili, bırakın da biz de bir şey yazalım di mi, ama yok amına koyayım. Ulan gel de sinir olma, bir yılını ver, sonunda amına koyduğumun piçler yüzünden..."
Âdem, biraz sakinleştikten sonra telefonuna çalmaya başladı. Arayan, Psikiyatristi Alper beydi
- Alo...
+ Efendim
-Âdem bey, müsayit misiniz?
+Evet, Buyurun sizi dinliyorum.
-Sizin kitap işiniz vardı bu gün. Yayın evleriyle konuşup anlaşabildiniz mi?
+ Olmadı o iş, Alper bey. Bir türlü anlaşamadık. "Fikirleriniz toplumu kötü etkiliyor.” deyip kovdular beni.
-Âdem bey, benim bir yakın arkadaşım, yayın evlerinde çalışıyor. Demin onunla konuştum, sizi anlattım. Bazı yazılarınızı ona okuttum, çok hoşuna gitti. Numaranızı da verdim, en kısa zamanda sizi arayacak.
+ Teşekkür ederim Alper Bey
-Mücadele etmek zorundayız Âdem.
Öyle kolaylıkla pes edemeyiz. Bir haber olursa ben sizi yine ararım, hadi kendinize iyi bakın.
Âdem, yorgun bi' halde koltuğuna oturdu. Kızının resmine baktıktan sonra duygulanmaya başladı, ağlamamak için kendini zor tuttu, daha sonra kendine gelmek için en sevdiği şarkıyı dinlemeye başladı.
Bazı şarkılar vardır her satırı hatıralarla dolu, o şarkı, artık şarkı olmaktan çıkıp hayatınızın özeti olur.
Âdem, yarım kalmış hikâyesini yazmak için notebook'un karşısına geçti ama bu kez başka bir sorun vardı. Aşağıdaki komşunun kavga sesleri... Âdem, bir aydır taşındı buraya ama geldiği günden beri kavga sesleri durmuyordu, artık dayanamadı zaten sinirliydi. Hızlı bir şekilde merdivenlerden inerek komşunun kapı zilini aralıksız çalmaya başladı. Kapıyı kirli sakallı, göbeği tişörtünden dışarı fırlamış, orta yaşlı alkolik Cafer açtı, "Ne var lan, ne diye kapının zilini çalıyorsun, kim oluyorsun lan sen?" diye üzerine doğru bağırmaya başladı. Âdem yine kibar bir şekilde "Efendim ben üst komşunuz, yeni taşındım ismim Âdem.” diyerek elini uzattı ama Cafer eline bakmaya bile tenezzül etmedi. Âdem yine konuşmasına devam etti "Efendim ben yazı yazıyorum..."
Cafer, Âdem’in sözünü keserek, yüksek sesle konuşmaya başladı" Sikerim lan yazını! Yazı yazıyormuş. Ulan, Nerenin delisi varsa beni bulur"
Âdem benzin kokusun alınca kapı arasından içeriye baktı. Yerlere uzanmış bir kadın gördü, kıyafeti yırtılmıştı. Muhtemelen bu şerefsiz sevişmek istemiş ama karısı istemeyince tekme tokat dalmıştır. Daha sonra masanın altına saklanmış. 8 yaşlarında bir oğlan gördü. Ağlayarak annesine bakıyordu, ağzı kanamıştı, annesine yardım etmek istiyordu ama babasına gücü yetmeyeceğinden korkuyordu. Âdem, bir anda gülümsemeye başladı. Cafer, Adem'in gülümseyerek ona baktığın görünce, sinirlenmeye başladı. "Neye sırıtıyorsun ulan?” diye üzerine gidince, Âdem "Hiç, aklıma bir şey geldi ona güldüm, neyse rahatsız ettiğim için özür dilerim." diyerek hemen uzaklaşarak evine geri döndü, zaten bok gibi bir gün geçirmişti.
Ertesi gün Âdem, çöp poşetini atmaya giderken, Serkan Âdem’i acele yanına çağırdı, " Ne var Serkan yine ne oldu?" diyerek Âdem Serkan’ın yanına oturdu.
- Dün akşam çok korkunç şeyler olmuş Âdem, aklın almaz. Bizim bu yan apartmanda, Deniz hanım kalıyor. Kızının ismi Pelin. O intihar etmiş. Ulan, zavallı kıza, bir yıl önce Reşat denilen şerefsiz tecavüz etmişti. Birde kendisi tarih öğretmeni olacak.
+Okulda nasıl tecavüz edebilir ki? Hiç mi bir öğrenci yardım etmemiş?
-Öğrenciler sınavlarını bitirib gittikten sonra Pelini yanına çağırmış. Sınıfda sadece ikisi varmış. Peline, sınavdan onu geçireceğini, büyük not yazacağını söylemiş, karşılığında da kendisi ile birlikte olmasını istemiş.
Pelin kaçarak kendisini kurtarmak istemiş ama şerefsiz, kalemi eline alarak, Pelin'in koluna batırmış, Daha sonra bağırmasın diye, ağzını kapatmış. Kız da daha fazla dayanamayıp oracıkta bayılmış. Bir yıl oldu ama Pelin o acıyı unutamadığı için, dün akşam kendini asarak öldürdü. Babasını da biri bıçaklayarak öldürmüş. Hem de kendi evinde. Deniz hanımda 5-ci kattan kendini aşağı atmış. Aklım almıyor ya, böyle bir şey ola bilir mi?
+ Benim kaldığım apartmanda da Cafer'i öldürmüşler.
-Alkolik Cafer mi öldü? Vay amına koyayım ya. Dün akşamdan sağ çıkan, biz kalmışız desene.
Serkan cebinden sigarasını çıkarıp yakmaya başladı
-İnanıyor musun abi hiç üzülmedim, ölünün arkasından konuşmazlar ama bu şerefsiz var ya, karısı Betül'e çektirmediği çile kalmamıştı, iyi oldu abi. Kimin yaptığını bilsem gidip o mübarek ellerinden öpücem valla. Karısının parasını yiyerek mahallede kabadayılık yapıyordu şerefsiz. Görüyor musun abi, Allah ne yapıyorsak eninde sonunda önümüze çıkarıyor, kurban olduğum Allah işte.
KORKULARIYLA YAŞAYAN BİRİ, SAATLİ BOMBA GİBİDİR
Komiser Murat, Betül hanımın su içtikten sonra konuşmasını bekliyordu, Murat bey, "şimdi iyi misiniz?" sorusundan sonra Betül hanım kafasını yukarı aşağı yaparak, iyi olduğunu söyledikten sonra konuşmasına devam etti
+Babam beni zorla evlendirdi Cafer'le.
Evli olduktan sonra bir yıl içinde çok değişti Cafer. Arkadaş çevresi çok kötüydü, durmadan bir yerlere davet ederlerdi. Bazen haftalarca eve uğramazdı, benden sıkça para isterdi, üzerine gidince de kavga edip eve uğramazdı. Son zamanlar en ufak bir şeyi bile bahane ederek kavga çıkarıyordu, bende kavga çıkmasın diye akşam uyumadım gelmesini bekledim. Yemeğini hazırladım, eve geldiği zaman bir söz söylemeden televizyonun karşısına geçti, çok sinirliydi "acıktın mı, yemek getiriyim mi?" diye sormaya korktum. Mutfağa geçerek yemeği ısıtıp önüne koydum, birkaç kaşık tattıktan sonra bana baktı, kıyafetlerime göz gezdirdi "bu nasıl giyinmek böyle" diyerek sinirlenmeye başladı hemen, başka kıyafetimin kalmadığını hepsini makineye attığımı söyleyince, masanın üzerindeki tabağı duvara fırlattı, üzerime bağırmaya başladı, hemen koşarak yıkanmamış giysilerimi giydim, tek isteğim bu akşamın kavgasız geçmesiydi. Ben kıyafetlerimi giyerken, birisiyle telefonda konuşmasını duydum.
Durmadan küfürler ediyordu, telefonu kapattıktan sonra vurup kırmaya gözleriyle bir şeyler arıyordu, bense köşeden sessizce otuyordum. Sonra kapıyı kapatarak evden ayrıldı, o kadar mutlu olmuştum ki, her şeyin bittiğini düşünmüştüm, 30 dakika sonra eve geri döndü elinde damacana vardı "seni de kendimi de yakıp kurtulacağım artık" diyerek damacanadaki benzini eve dökmeye başladı. Yapmamasını söyledim, ayaklarına kapandım, en son kolundan tutarak damacanayı elinden alınca, bana tokat vurdu, o an bayıldım.
Betül, gözyaşlarına hâkim olamayınca masanın üzerinden iki tane peçete götürerek önce burnundan akan suyu sonra gözyaşlarını silmeye başladı. Murat bey, koltuğundan kalkarak pencereyi açıp, hüzünlü bir halde dışarıya bakarak, düşünmeye başladı. Çok fazla kadın cinayeti görmüşdü, genellikle şiddete daha fazla dayanamayan kadınlar intihar ederek kendilerini öldürüyorlardı. Bu yüzden, Betül'ün kendisine zarar vermesinden çok korkuyordu. Murat bey kendi yerine geçerek, konuşmaya başladı.
-Betül Hanım korkmanıza gerek yok, artık bizim korumamız altındasınız. Bir sıkıntınız olduğu zaman, hiç çekinmeden bizden yardım alabilirsiniz, lütfen kendinizi toparlayın.
Murat bey konuşmasına devam ederken kapı arkasında Ömer sigarasından sonuncu nefesi çektikten sonra kapıyı iki kez tıklatarak "Komiserim girebilir miyim?” dedikten sonra içeri girdi, Betül hanımı üzgün bir şekilde görünce kısık bir sesle "geçmiş olsun" söyledi daha sonra yüzünü Murat komisere döndü
- Soruşturma nasıl geçti Ömer?
+Komşuların hepsini soruşturmaya aldım, hepsi aynı şeyi söylüyorlar.
Çok sık kavga ettikleri için komşuları cinayetin işlendiği gece kavga seslerine pek fazla aldırış etmemişler. Mahalleye yabancı birinin girip çıktığını da gören olmamış. Bu arada Komiserim inanır mısınız sabahtan bir şey yemedim, sigara bile içmedim, En sona Âdem komşusu kaldı, onunda soruşturmasını aldıktan sonra ben gidebilir miyim?
-Tamam, Ömer sen gidebilirsin. Âdem’in soruşturmasın ben yaparım.
+ Yok, olmaz, Komiserim ben...
- Aykut git dedim işte uzatma! Ayakta uyuyorsun zaten.
+Tamam Komiserim.
Ömer'in konuşmasından sonra Betül'ün kafası iyice karışmıştı. O akşam katil ile ilgili gördüğü bazı şeyler vardı ama bunu Murat komisere söyleyemezdi.
Âdem'in soruşturmasının bitmesini bekleyecekti. Bu yüzden elini başına götürerek, " Başım çok ağrıyor, Murat bey, burda durdukca gözlerim kararıyor"
Söyledikten sonra, Murat bey not almak için önünde bulunan defterini kapattı.
-Tamam, Betül Hanım isterseniz evinize gidin, güzelce dinlenin, sizi de anlıyorum çok büyük bir kazadan kurtuldunuz, ben Ömer'e söylerim sizi evinize bırakır
+Rahatsız etmeyim şimdi, zaten yorgundu.
-Yorgun falan değildi, sadece sevgilisiyle buluşmak için bir yalan arıyordu, ben de izin verdim. Şimdi söylerim sizi evinize bırakır.
Betül, Murat bey'e teşekkür edib kapıdan çıkarken, Adem'le göz göze geldi.
Murat bey Âdem’i içeri aldıktan sonra soruşturmaya başladı.
Âdem, cinayetin işlendiği akşamda neler yaptığını anlatmaya başlayınca, Murat bey daha fazla kendini tutamayıp telefonuna baktı. Aklı halâ eşine yazdığı mesajında kalmıştı. Eşinin mesajı okumadığını görünce, içinden derin bir of çekti.
Dün akşam çok büyük bir hata yapmıştı. Eve sarhoş gelmesi yetmezmiş gibi, kızının doğum gününü de berbat etmişti. Kızına attığı tokat aklına gelince, kendisini parçalamak istiyordu, sinirlerine hâkim olamıyordu. Eve gidince kızının ayaklarına kapanarak özür dileyecekti. Yoksa bu pişmanlık acısına daha fazla dayanamazdı.
Murat bey, tüm gücünü toparlayarak, Âdem’in konuşmasını dinlemeye başladı
+Geç bir saatte eve geldiğim için hiçbir kavga sesi duymadım. Zaten çok yorgundum, eve gider gitmez hemen uyudum.
-Sizce Cafer'in katili kim olabilir?
+Ben mahalleye yeni taşındım Murat Bey, komşularımı yeni tanımaya başlıyorum, bilmeden birinin ismini karalayamam.
-Tamam, Âdem Bey gidebilirsiniz, numaranızı aldık. Cinayetle ilgili aradığımız zaman ne olursa olsun aramalara cevap verin.
Âdem’in gitmesinden sonra Murat Bey koltuğuna iyice yaslandı, içten içe Cafer'in ölümüne seviniyordu. Murat bey için Cafer gibileri yaşamayı asla hak etmiyordu.
Bir parmağınız kanadığı zaman, kanı yalarsınız hatta bundan haz bile alabilirsiniz ama biri size bak benim de parmağım kanıyor yalamak ister misin derse tiksinirsiniz. Aslında hepimiz içimizde bi seri katil saklıyoruz, başka birinin kanından tiksindiğimiz falan yok...
Yorumlar
Yorum Gönder